İki haftaya yakın zamandır süren İsrail-İran gerginliğinde tarafların artık ateşkes istemeye başladıkları bir dönemin içerisine giriyoruz.

İran tarafı kendilerine ciddi bir ateşkes teklifi gelmediğini söylerken Trump her iki tarafında kendisine ateşkes teklifiyle geldiğini yazıyı kaleme aldığım dakikalarda duyurmuş oldu.

Ateşkesin olup olmayacağı olursa ne şekilde olacağını zaman gösterecek fakat bölgenin ve dünyanın savaş kaldırabilecek durumda olmadığı herkes tarafından bilinen bir gerçeklik durumunda.

Dünya ekonomilerinin ciddi sorunlar yumağıyla boğuştuğu günümüz dünyasında ülkelerin bir de savaş olgusuyla ilgilenmesi bu durumun vereceği yıkıcı halleri karşılayabileceği çokta kolay olmayacaktır.

Diğer taraftan yakınımızda Rusya-Ukrayna savaşı 2022 yılının başından beri devam etmekte ve hala savaş sonlandırılmamış durumdadır.

Yani savaşa başlamak ve savaşları başlatmak son derece kolay olurken savaşları sona erdirmek çokta kolay bir iş değildir.

Ama biz ülke olarak gerek bulunduğumuz jeopolitik konumdan gerekse de tarihi köklerimizden ötürü her zaman her türlü savaşa (askeri, ekonomik, sosyal vb.) karşı güçlü olmalıyız.

Dünyada bizi takip eden ve bizden medet uman tüm halklar için güçlü olmak zorundayız.

Ezilenler, itilenler, haksızlığa ve zulme uğrayanlar için güçlü olmak zorundayız.

Öyle bir güçlü olmak zorundayız ki denklemdeki yerimiz her geçen gün daha da tartışılmaz olmalı.

Bu güç öncelikle ekonomik yönde olmalı ekonomik yön ile birlikte askeri yönümüzde aynı paralelde çok ama çok güçlü olmalıdır.

Ekonomik yönümüzün güçlü olabilmesi için dışa bağımlılığı mümkün olduğu ölçüde sıfıra indirmek zorundayız.

Ekonomik anlamda güçlü olabilmek için yerli ve milli ekonomiyi her alanda harekete geçirmeliyiz.

Bunları yapabilmek için de öncelikle bu hedefe kilitlenmiş yöneticiler ardından da güçlü bir sermaye yapısı ortaya koymak zorundayız.

Yöneticiler derken şayet bu konuda karar verici yöneticiler buna inanmazlarsa bu hedefi yerine getirmek asla ama asla mümkün değildir.

Güçlü sermaye yapısı derken de borçlanmadan dışarıdan borç almadan kendi özsermayemizle bunu gerçekleştirmekten bahsediyorum.

Dışarıdan borçlanma ile asla ve asla milli ekonomi hamlemizi gerçekleştiremeyiz.

Çünkü borç verici yabancı ise şartları da o koyacağı için kendi ayaklarımızın üzerinde durarak hareket etmemizi mutlaka ama mutlaka ortaya koymalıyız.

Askeri alanda güçlü olmak dediğimizde ise kendi savunma gücümüzü yerli ve milli silahlarla ortaya koymaz zorundayız.

Özellikle stratejik silahlarımız kesinlikle ama kesinlikle yerli ve milli olmak zorundadır.

Eğer yerli ve milli silahlarımızı daha fazla üretemezsek hatta hava savunma sistemlerini biran önce kullanıma hazır hale getirmezsek yarın bölgedeki barbar bir ülkenin yapabileceği saldırılar karşısında kayıtsız kalabiliriz.

Her an uyanık olmalı her an çalışma tempomuzu bir kat daha artırmalıyız. Her alanda ülke vatandaşlarımız birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde olmalıdır.

Çünkü bir ülkeye saldırı olduğu anda saldırıyı yapan ülke senin siyasi düşüncen şu idi onun siyasi düşüncesi şu idi; senin mezhebi bu idi onun mezhebi şu idi ve dahası da sen Türk o Kürt diğeri Laz bir diğeri de Çerkez diye ülke vatandaşlarını değerlendirmeyecektir.

Bulunduğumuz coğrafya her zaman uyanık ve akıllı bir o kadar da çalışkan olmayı gerektiren bir coğrafyadır.