3 Aralık Cumartesi gecesi adına derbi oynanan oyuna futbol denilen ve tamamı kısır bir döngü içinde tükenen aksiyonsuz bir karşılaşma oynandı Fenerbahçe Ülker Stadyumu’nda. Bir nebze rakibine göre ev sahibi olmanın avantajıyla üç puanı arzulayan Fenerbahçe üretebildiği pozisyonlarda ya kaleyi bulamadı ya korkak Hüseyin Göçek’e takıldı. İlk yarı gol olacak tek pozisyondada Beşiktaş kalecisi Fabri akıllı davrandı maçın 45. dakikasında rakip ceza alanına yapılan ortaya çıkarak topu kornere tokatladı biraz geç kalsa yada çıkıp çıkmamak adına tereddüt yaşasa kalesinde olası bir golü görmesi içten bile değildi çünkü o pozisyonda Beşiktaş defansı resmen uyuyordu uzak direk dibinde önde SimonKjaer hemen yanında Sow her iki futbolcuda gol vuruşu için hazır bekliyorlardı. Böyle bir derbide akıllarda kalan çokta bir şey yok aslında ilk yarı Skrtel’in altı pas içinde karambolde kaleyi bulmayan şutu dediğimiz gibi Fabri’nin çıkıp kornere tokatladığı pozisyon ikinci yarı Van Persie’nin ince ara pasında Josef De Souza’nın dışarıya giden plase vuruşu maçın kader anlarından bir kaçıydı.

Adını sizler bulun…

Tabii ki bu oyunda kısır futbolun başka etkenleride vardı örneğin her iki takımın hocalarıda öncelikle gol yememeyi hedefledikleri için takımlarına cesur futbol oynatmadılar bir nevi taktiksel oyun planı içinde kaldılar özellikle Şenol hoca Kiev maçının hesapları içinde olduğundan ona beraberlik yeterli geliyordu sanırım. Bir başka etkende her zaman ki gibi maçın önüne geçmekten haz duyan bunu marifet sayan hakemlerimizden Sayın Hüseyin Göçek’ti. Tosic’in elleriyle kestiği pozisyonda yardımcısının ikazına rağmen görmek istemeyen Göçek burada serbest atışa hükmetse Tosic’esarı kartını kullanmak zorunda olduğunun bilinci ile eli gitmedi. Aynı zihniyet ikinci yarının hemen başında Volkan Şen ceza alanına girecekken Oğuzhan’ın yaptığı faulü ve sarı kartlık hareketide yaladı yuttu. Van Persie’nin Oğuzhan’a yaptığı Kırmızı kartlık hareketide görmezden gelen basiretsiz adam yine Tosic’in Lense yaptığı uçuşuda mecburen sarı kartla geçiştirip kırmızı kartınıda evinin duvarına asmak için cebinde götürdü. Buradan anlaşılacağı üzere Hüseyin Göçek bu maç için ya yetersizdi ya bu maçı korkuyla yönetti yada başka başka sancılar içindeydi. Bu ligde artık maç yönetmek babalarının çiftliğinde cirit atmak gibi bir şey olmuş işte ortada bir futbol çiftliği ve bu çiftlikte bolca cirit atan adamlar var. Yani diyeceğim odur ki bu çiftliğinde bir sahibi var kim mi? Ben biliyorum ama yinede adını sizler bulun.

Olmadı Şenol Hocam yakışmadı sana…

Gel gelelim hayretler içinde kaldığım Sayın Şenol Güneş’in açıklamalarına. Gerek futbol oynadığı yıllarda gerek A Milli Takım ve kulüp hocalığı dönemlerinde hiçbir zaman şahit olmadığım bir üslup içerisinde gördüm. Özellikle başarılı olduğu ve Milli takımı dünya üçüncüsü yaptığı bir dönemde ulusal takımın başından nasıl kopartıldığı birçoğunuzun malumudur. Hakkaniyetsiz hatta yüzsüzce yapılan bir yanlıştı hocaya yapılanlar. Her ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın adalet terazisinin dengesini bozduğunu hiçbir zaman görmemiştim bu güne değin ve bundan dolayıda çok sevdiğim bir kaç Teknik adamlardan birisidir kendileri. Şenol hocamın maç sonu yaptığı açıklamalar arasında geçen bir bölümde Gökhan Gönül’ü koruma içgüdüsü ile ”Bize Fenerbahçe’den gelmek isteyen başka oyuncularda vardı” açıklaması etik olmadığı gibi masum bir açıklamada değil. Sayın hocanın içindeki sahralarını bu üslupla dışa vurmasının şuan için ekmeğini Fenerbahçe’de kazanan oyuncuları zan altında bırakacak sadeliktende ibaret değil. Bu açıklama aynı zamanda ezeli rakibinde iç huzuru bozmak ve karışıklık çıkartmak adına atılan nifak tohumlarıydı. Korkarım ki artık sizde şampiyonlukta her şeyin mubah olduğu bu ilkelliği çok çabucak benimsemişsiniz. Olmadı Şenol Hocam olmadı bu değişim size hiç  ama hiç yakışmadı.

Allah’a emanet olun…