Böyle bir seçim gündemi yok ancak herkes partilerin oy oranlarını merak ediyor.

31 Mart 2024 seçimlerinde CHP'nin birinci parti olarak çıkması emeklilerin AK Parti hükümetinden beklediğini bulamaması Seçmenin bir kısmını CHP'ye yönlendirmişti.

Suriye'deki Esed rejiminin devrilmesi Ardından da Ahmet eş Şara yönetimin gelmesi sonrasında AK Parti oylarında toparlanma gözlenmişti. Yerel seçimlerden sonra sürekli birinci olarak gelen CHP'nin oyları birincilikten ikinciliğe Düşmüştü.

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin çıkışıyla başlayan ardından bir devlet projesine dönüşen terörsüz Türkiye süreci partilerin oylarına ne derece etki ediyor? Kamuoyu tarafından en çok merak edilen sorulardan birisi olarak karşımızda duruyor.

Optimar araştırmanın 2007 den beri aylık periyotlarla yaptığı Türkiye'nin nabzı araştırmasında ki sonuçlara bakacak olursak; kararsızlar dağıtılmadan AK Parti %28 Cumhuriyet Halk Partisi% 24,7 Milliyetçi Hareket Partisi 7,2 iyi parti 5,1 dem parti 9,7 büyük Birlik Partisi 0,8 yeniden refah partisi 1,6 zafer partisi 2.6 diğer 1.9 kararsızlar 7.9 oy kullanmayacağım diyenler 8,1 cevap vermeyenlere 2.4. Kararsızlar oy kullanmayacağım ve cevap vermeyenlere bakıldığı zaman %18,4 lük bir kitle olarak karşımıza çıkıyor.

Kararsızlar oy kullanmayacağım ve cevap yok diyenleri aritmetik olarak dağıttığımız zaman ise; AK Parti %34,4, CHP %30,3, MHP %8,8, İYİ Parti %6,3, DEM Parti %11,9, Büyük Birlik Partisi %1, Yeniden Refah Partisi %1,9, Zafer Partisi %3,1, diğeri ise %2,3. Partilerin oy oranlarında aydan aya çok büyük değişiklikler olmadığını gözlemliyoruz. Nitekim, AK Parti mayıs ayında 34.9 iken Cumhuriyet Halk Partisi ise %31,6 idi.

Türkiye sürecinin oylara hiç mi etkisi olmadı?

Gelinen süreç itibarıyla Terörsüz Türkiye sürecinin AK Parti ve MHP oylarına şu ana dek hissedilir derecede bir etki etmediği görülüyor. Ancak, bu durum hiç etki etmeyeceği anlamına da gelmiyor. Zira, bu tür süreçler ilk başta toplumda tepkiyle karşılanıyor fakat zamanla kamuoyunda işin aslı ortaya çıkınca kamuoyu desteği artıyor.

Benzer durum daha önce akamete uğrayan hatta birçok yol kazasına da uğrayan çözüm süreci döneminde de olmuştu.

Terörsüz Türkiye sürecinin çözüm süreciyle mukayese edilemeyecek derecede boşlukları dolduran tamamen Türkiye'nin kontrolünde bir süreç olarak ilerlediğini gözlemliyoruz. Bunun en somut örneği ilk başta bilge lider Sayın Devlet Bahçeli'nin çıkışından sonra “Bu çağrıya olumlu cevap gelmez, gelse de örgüt buna uymaz.” şeklinde düşünenler sağlıklı bir şekilde sürecin ilerlediğini gördükçe şüphelerden arınıp Terörsüz Türkiye sürecine destek noktasına geliyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yaklaşık 50 yıldır mücadele ettiği PKK terör örgütünün Kendini feshinin tüm dünyaya ilan edilmesi bununla da kalmayıp müttefikimiz olan (!) Amerika Birleşik Devletleri'nin PKK ya desteğini çekmesi oldukça önemli gelişmelerdir.

Bu süreç her şeyden öte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak bir geleceğe aynı ufka bakmaları için oldukça önemlidir. Süreç başarılı bir şekilde tamamlandığında Türkiye enerjisini içerdeki meselelere değil daha refah içerisinde yaşamaya harcayacak hem Türkiye'de hem de dünyada ‘daha adil bir dünya mümkün’ Doktrininin yerleşmesini sağlayacaktır.