Hastalıklı bir zihniyetle muhatabız.

Tahammülsüz, anlayışsız, nobran ve saldırgan bir anlayış o.

Üstelik çirkinlikleri yalnızca düşüncede kalmıyor; fırsatını bulduğunda eyleme de geçiyor.

Birlikte yaşamı tehdit ediyor; toplumsal huzuru kaçırıyor.

Yaşatmak gibi bir derdi yok; yok etmek güdüsüyle hareket ediyor.

Kendi gibi düşünmeyeni, kendisi gibi inanmayanı, kendisine benzemeyeni tehdit olarak algılıyor.

Kin ve nefret dilinden besleniyor; kendisine benzemeyeni ötekileştiriyor, düşmanlaştırıyor.

Bu zihniyet bulaşıcı bir hastalık gibi yayılıyor.

Bu anlayışa sahip insanlarla aynı toplumda, birlikte yaşıyoruz.

Bu zihniyetin bir yansımasını Avrupa’daki camilere saldırılarda görüyoruz.

Son yıllarda artış gösteren, son haftalarda farklı bir boyuta doğru giden bu saldırılar ülkede yaşayan Müslümanları huzursuz etmeye devam ediyor.

Geçtiğimiz iki hafta içerisinde Almanya’nın farklı şehirlerinde 4 camiye saldırı yapıldı; 6 camiye tehdit içerikli mesajlar gönderildi.

Bu tablo Almanya’nın dışardaki imajı açısından da hoş bir tablo değil.

Geçtiğimiz yıllardaki saldırılarda camilerin camları aşağı indirildi, duvarlarına gamalı haç çizildi; yakılmaya çalışıldı, domuz uzuvları atıldı, Kur’an’ı Kerim yırtıldı.

Avrupa’daki Müslümanlar için yaşadıkları ülkelerdeki camilerin varlığı çok önemli.

Buralarda doğup büyüyen nesillerin kendi kimlik ve aidiyetlerini, dil, din, kültür ve değerlerini öğrenebilecekleri ve yaşatabilecekleri en önemli yerler.

Buralar da olmasa zaten kaybedilen dil iyice yok olacak, çocuklar dinlerini sağlıklı bir şekilde öğrenebilme imkânlarından mahrum kalacaklar.

Irkçılık ve ayrımcılıkla mücadele amacıyla kurulmuş Fair International e.V.’ın verilerine göre 2018 yılının ilk üç ayında Almanya’nın muhtelif şehirlerinde 27’den fazla cami saldırı gerçekleştirilmiş.

Dernek bu tür saldırıları kayıt altına alıp kamuoyu ile paylaşma maksadıyla brandeilig isimli bir girişim platformu oluşturdu.

Böylece ırkçı, yabancı ve İslam düşmanlığının bir yansıması olarak cami saldırıları kayıt altına alınacak ve bu konuda bir bilinç oluşturulacak.

Bu verilerin bir araya getirilmesi ve kamuoyu ile paylaşılması çok önemli.

Toplumu bir arada tutan güvendir.

Bu güveni zedeleyecek her türlü girişime engel olunmalıdır.

Toplumdaki her bir inanç grubu için inanç özgürlüğü güvence altına alınmalıdır.

Hangi dine ait mabetler olursa olsun buralara yapılan her türlü saldırıya, kime yapıldığına bakılmaksızın topyekûn karşı durulmalıdır.

Avrupa ülkelerindeki siyasetçiler, toplumun önündeki sanatçılar ve sporcular, halkı doğru bilgilendirmekle sorumlu medya, düşünceleriyle yön veren düşünce adamları, akademisyenler, hülasa sorumluluk sahibi herkes camilere yapılan saldırılar karşısında sesini yükseltmeli, ırkçı, yabancı ve İslam düşmanlığını körükleyen zihniyete prim vermemelidir.