Her şey 7 Ekim’de başlamadı ama bu tarih terör devleti İsrail’in yeni katliamlar ve yeni bir soykırım yapması için milat oldu.

Dünya, terör devleti İsrail’in Gazze’de soykırım yapmasına, Lübnan ve Suriye’ye yaptığı saldırılarla Ortadoğu’yu ateşe vermesine seyirci kaldı. Seyirci kalmanın ötesinde başta ABD ve İngiltere olmak üzere tüm batılı emperyalist ülkelerin (İspanya ve İrlanda hariç) siyasi, ekonomik ve silah desteğiyle İsrail, kuduz köpek etrafına saldırıyor. Ortadoğu’yu yakmakla yetinmeyen İsrail, 13 Haziran’da İran’a başlattığı saldırılarla dünyayı da yakmak istiyor.

Almanya Başbakanı Merz’in ifadesiyle, Batılı ülkelerin “kirli işlerini” (?) halletme görevini üstlenen İsrail’in nerede, ne zaman duracağını bilen olmadığı gibi maalesef onu durduracak bir İslam ülkesi de yok.

ABD, bir ülkeye saldırmak istediğinde her zamanki gibi uydurduğu nükleer silah, kimyasal silah yalanıyla İsrail’in İran’a saldırmasına onay verdi. İsrail’in yetersiz kaldığı yerde de kendisi devreye girdi. ABD, İsrail ve Batılı ülkeler tarafından insan hakları, devletlerin egemenliğinin dokunulmazlığı, uluslararası hukuk ve insani tüm evrensel değerler yerle bir edilmiştir.

Tüm bu yaşananlardan sonra başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinin çıkaracağı çok önemli hayati dersler ve gecikmeden alması gereken tedbirler var.

İsrail, batının dünyanın başına musallat ettiği, kan ve savaştan beslenen bir terör örgütüdür. Batılı ülkeler, “kirli işlerini” (?) yaptırmak için bu terör örgütünü istedikleri zaman Müslüman halklara ve İslam ülkelerine karşı harekete geçiriyorlar.

Başta Türkiye olmak üzere, Filistin, Lübnan, Suriye ve İran’ın başına gelenlerin diğer İslam ülkelerinin başına gelmemesi için hiç zaman kaybetmeden harekete geçmeleri gerekiyor. İsrail saldırılarından çıkaracağımız “en önemli” ders, Batı’nın İslam ülkelerini rahat bırakmayacağı, Müslümanları öldürme görevinin İsrail ve ABD’ye verildiği, bir gün sıranın bize de geleceği gerçeğidir. Bize sıra geldiğinde ölen değil, öldüren; yenilen değil, yenen taraf olmak için bireysel ve İslam Devletleri olarak yapmamız gereken bazı şeyleri yazmak istiyorum.

· Bireysel olarak “asla” batı ülkelerine ait ürünleri almamalı ve satmamalıyız.

· Devlet olarak okullarımızda milli ve manevi değerlerimizi öğretmeli ve bunların yaşanması için ortam oluşturmalıyız.

· Devlet olarak teknoloji yatırımlarına öncelik vermeli, uydu ve haberleşme teknolojileri gibi konularda yerli ve milli sistemler oluşturmalıyız.

· Savunma sanayi konusunda teknoloji geliştirme ve yatırım yapmaya öncelik vermeliyiz. Yerli ve milli silah teknolojisi geliştirerek kendi kendimize yeten bir ülke olmalıyız. Yerli ve milli silahı olmayan tüm İslam ülkeleri, ABD ve İsrail’e av olmaya mahkumdur.

· İslam ülkeleri, devlet başkanları düzeyinde temsil edilecek bir “acil durum” heyeti kurarak batıya karşı siyasi bir birlik oluşturmalıdır.

· İsteyen İslam ülkesinin katılacağı ve savunma işbirliği örgütü olarak faaliyet gösterecek NATO benzeri bir yapı oluşturmalıdır.

· İslam ülkeleri, savunma sanayi başta olmak üzere ticari faaliyetlerini öncelikle kendi aralarında yapmalıdır.

· Batı ülkeleri ve İsrail, kıyamete kadar İslam ülkelerine rahat vermeyeceklerdir. İslam ülkelerini yönetenler bu gerçeği bilerek devleti yönetmeli ve Müslüman halkını buna göre hazırlamalıdır.

· ABD ve İsrail adına devletin içine sızmış “ajanlara” ve toplum içindeki “işbirlikçilerine” karşı gereken yapılmalıdır.

Yaşananlardan çıkaracağımız dersler ve alacağımız tedbirler sadece bunlar değil. Ama birey, toplum, halk ve devlet olarak harekete geçme zamanı geldi. ABD ve İsrail’in Gazze ve İran’da yaptıklarından ders almaz ve gerekli tedbirleri almazsak sıranın bize geleceğini unutmayın.

Ya uyanacağız ya da bizi de Gazze ve İran’da yaptıkları gibi yok edecekler!