Türkiye’de güzel şeyler de oluyor. Bilenler bilir, bilmeyenler için izaha çalışayım. Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi tam 7 yıldır ‘Ebebiyat Mevsimi’ ismini tanıyan büyük bir organizasyona imza atıyor. Bu yıl ‘Hür tefekkürün kalesi dergiler’ temasıyla gerçekleştiriliyor programlar. Programlar diyorum zira bir hafta boyunca sabahtan akşama kadar paneller, konferanslar, şiir ve müzik dinletileri ve belgeseller yayınlanıyor. Yok yok öyle kasıntı bir ortamda yapılan işler gibi değil bu. Zaten mekân –ki tarihi Kızlarağası Mederesesi’dir ve de Sultanahmet’tedir- resmiyete müsait değil.

Festival havasında geçen programlar Türkiye’nin en büyük edebiyat organizasyonu olsa da bu büyüklük genel atmosferdeki samimiyetten bir şey kaybettirmiyor. Özellikle gençler, okudukları, takip ettikleri yazarlarla bir araya gelme imkânını buluyor burada. Program aralarında, hemen her köşede oluşan muhabbet ortamları belki de edebiyat mevsiminin en güzel tarafı. Sıkı sohbetlerle karşılaşmanız an meselesi yani.

Bu yılki ‘dergiler’ temasına ayrıca dikkat çekmek lazım. Bilindiği gibi dergiler sadece, Cemil Meriç merhumun ifadesiyle “hür tefekkürün kalesi” değil, pek çoğu aynı zamanda fikri çevrelerin tecessüm etmiş hali gibidir. O bakımdan her bir dergi Anadolu düşüncesine tesiri bakımından ayrı ayrı ele alınması gereken, üzerine ciddi uğraşlar verilmesi lazım gelen nitelikte. İşte bu düşünceden hareketle, İstanbul Büyükşehir Belediye’sinin de desteğiyle Mahmut Bıyıklı idaresindeki TYB İstanbul, programı tasarlarken büyük bir hizmeti gerçekleştirmek üzere yol çıktı. Bir kısmına şahit olduğum bu halis niyet, günlerdir süren programa rağbetten de ölçülebilir mahiyette. Edebiyatın, yazı sanatının yalnızca edebiyattan, sanattan ibaret olmadığı, fikrin, düşüncenin ve dolayısıyla toplumsal değişimlerin tetikleyicisi unsurlar olduğunu bu vesile ile bir kere daha ifade edelim. Osmanlı’dan günümüze ‘edip’ diye nitelendirilen şahısların siyasetimize, düşüncelerimize ne denli etki ettikleri ortada, dolayısıyla edebiyat mevsimi kuru bir sanatı müşahede etmekten fazlasını sunuyor dimağlara.

Birkaç güzel adam, yanında birkaç güzel genç elini taşın altına koymuş ve böylesi mühim bir çalışmayı yapıyorlar. Yaptıkları işin idrakindedirler muhakkak ama bir kere daha teyiden vurgulamalıyım ki edebiyat mevsimi aynı zamanda Türkiye’de artık statik hale gelmiş STK çalışmalarına dinamizm kazandıracak bir içeriğe ve gayrete sahip. Bu kabil çalışmalar tarih gibidir; yapıldığı zaman ‘derya içredilerler deryayı bilmezler’ türünden bir sıradanlıkla algılanır ama üzerinden biraz zaman geçince kayıtlara geçer. Dönüp arkaya baktığınızda bıraktığınız izin zannettiğinizden daha ziyade olduğunu fark edersiniz.

Bunlar çok kıymetli şeyler. Memleket için, insanlık için ne çıkarsa üreten insanlardan çıkar. Bu tip programların motivasyon değerini önemsemek lazım, katkı sunmak, istifade etmek lazım.

Bu yıl 7.si tertiplenen Edebiyat Mevsimi’nin her yıl kazandığı ivmeyi önümüzdeki sene de sürdüreceği kanaatindeyim. Edebiyat Mevsimi’nin iklimini teneffüs etmeyenler ise seneye nasiplenmek üzere bir yerlere not almalı. Sadece mezkur program için değil her zaman gidilesi bir yer Kızlarağası Medresesi. Bence çıkın bir gün gidin, bir çay için ve oradaki güzel insanlarla ünsiyet kurun vesselam.