Avrupa Birliği sınırları içinde, 3.2 milyonu Almanya’da olmak üzere toplamda 5.6 milyon insanımız yaşıyor. Türkiye nüfusunun yüzde 6’ya yakın bir kitlesinin AB’de yaşadığını ifade ediyoruz. Almanya’dan sonra Hollanda, Fransa, Avusturya gibi ülkelerde büyük topluluklarımız var.

Başta Almanya’da yaşayan 84 bin girişimci olmak üzere, Avrupa Birliği’nde toplam 149 bin girişimcimiz bulunuyor. Bu girişimcilerin yatırımları toplam 16 milyar euroyu buluyor. Ayrıca toplam ciroları da yılda 50 milyar euroyu geçti. Bu 149 bin Türk girişimci, günümüzde Avrupa’da yarısı Türkler olmak üzere 750 bin kişiye istihdam sağlamaktalar.

Bunun yanı sıra, büyük oranda Avrupa’da yaşayan insanlarımızın çocukları olan 140 bin öğrenci, AB ülkelerinde üniversite eğitimi görmekte. Yönetici, mühendis, mimar, avukat, bürokrat ve doktorları da hesaba kattığımız zaman 30 bin sınırını geçiyor.

İnsanlarımız, Avrupa’nın gelişmesine önemli değerler katıyor. Ülkeler arası ilişkilerin gelişmesi noktasında da önemli katkıları var. Topluma önemli katkılar sağlayan yaşam hikâyeleri, başarı hikâyeleri var. İnsanlarımızın, Avrupalı insanın yüreklerine önemli dokunuşları var.

Peki, bu başarı hikâyelerinin kaçından toplum haberdar oluyor? Tam bir araştırma yok elbette elimde ama edindiğim izlenimlere dayanarak söylüyorum yüzde 1’i bile değil. İnsanımızın, ekonomik ve bireysel başarıları neredeyse hiç yansımıyor. Çünkü bizim insanımızın bu başarılarını yansıtacak bir medya yapılanmamız yok.

Topluma yansıyan taraf, terör örgütlerinin kurdukları medya üzerinden Avrupalılar’ı algılarla kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek oluyor çoğu zaman. Tabii Türkiye’yi yıpratma adına kurulan bu medya gruplarının da beslendiği alanlar illegal unsurların yapılarıdır.

Peki Avrupa’da önemli başarılara imza atan insanlarımızın sorunlarını dile getirecek, güçlü bir şekilde seslerini duyurabilecekleri medya platformumuz niye yok?

Diriliş Postası adına bir aydır Avrupa’da bu durumu araştırdım. Kurumlar, kişiler ve gazetecilerle görüşmeler yaptım. Şunu gördüm…

Avrupa’da bulunan gazetecilerimiz, kendi imkânları ile Türkçe yayınlar yaparak haftalık ya da aylık gazete çıkarmaktalar. Televizyonlarımız da var. Güzel mekânlar edinmişler hamdolsun. Ancak, yine Türkçe yayınlarla sadece kendi mahallemizde top oynadığımızı gördüm. Avrupalı yazdıklarımızı okuyamıyor ve anlamıyor bile…

Türkiye’deki önemli medya kuruluşlarımızın Avrupa’da temsilcilikleri bile yok sayılır. Çünkü temsilcilere sunulan imkânlar çok kısıtlı olduğu için, zaten o görevi yürüten gazeteciler, yaşadıkları yerde başka işler yapmak durumundalar. Böyle olunca da Avrupa’da önemli kurumlarda akreditasyonları yapılamıyor. Yapılamayınca da yerinde ve doğru habercilik noktasında büyük eksikliklerimiz ortaya çıkıyor.

Türkiye’de bazı önemli medya gruplarımızın sahipleri neden yabancı? Peki o yabancılar Türkiye’de neden medya kurduklarında Türkçe ve çalışanlar Türk gazeteciler? Oyunu kuralına göre oynuyorlar da ondan. Bizim Avrupa’da ve onların dilinde doğruları, tarafsız yayın yapacak güçte ve yerel gazetecilerle medya yatırımımızın olması ne kadar doğru bir karar olurdu.

Diriliş Postası adına bu çalışmayı yapmakla görevlendirildim. Bir aydır da bu çalışmaları Avrupa’da yaptım. Bu bile önemli bir adımın başlangıcıdır. Ufukları bu derece açık olan gazetemin yönetimini kutluyorum. İnşallah bu önemli çalışmaya katkı sunma adına yürüttüğümüz çabalar neticeye ulaşır.

İşte bu nedenle Diriliş Postası okumak bir ayrıcalıktır.

Selam ve dua ile…