Sorunun tahrik ediciliğinin farkındayım. Öyle ya, hangi milletin olacak ki hâkimiyet? Elbette Türk milletinin, diyeceksiniz.

Söylemek istediğimi biraz açmalıyım. İhaneti alenen ortaya çıkan FETÖ’nün, toplumdaki karşılığının %1’i bile bulmadığı ortadayken, milleti bu kadar gerebilmesi, ihanetin bu kadar büyüklüğü, yarattığı olağanüstü sarsıntı, Türkiye’nin işgaline varacak düzeyde bütün ülkeyi etkilemesi üzerinde çok düşünmeliyiz.

Toplumdaki tabanı %1’i bulmazken, geri kalan %99’u yönetebilecek ve yönlendirebilecek güce ulaşmasının bir tek açıklaması olabilir, o da örgütlü olmasıdır.

Aslında çok da güzel ülkeyi yönlendiriyorlarmış. Rusya uçağını vurmaktan tutun da, Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadetine, Uğur Mumcu’dan Necip Hablemitoğlu’nun suikastlarına varana kadar meydana gelen faili meçhullerin arkasında bu karanlık güçlerin olduğuna dair şüphemiz neredeyse kalmadı.

Ruhumuz bile duymadan, ne yapmamız, nasıl düşünmemiz gerektiğinin bütün kararlarının da arkasında bu yapı vardı.

Peki, nasıl oluyor da, olan biten bütün bu karanlık olaylara, milletimiz hâkim olamıyor? Demek ki hâkimiyet millette değilmiş… Hâkimiyet, toplumda %1 bile olmayan o karanlık gürûhunmuş… Yani hâkimiyet, sandığımız gibi milletin değilmiş.

Hâkimiyet örgütlü milletindir!

1960 ihtilali olunca, bir anayasa çalışması yapılır. Bu çalışmaya, bireysel olarak katkıda bulunan bir kişi vardır: Dr. Hikmet Kıvılcımlı

Kıvılcımlı, hazırladığı anayasa teklifini bir kitapçık haline de getirmiştir. Son yıllarda anayasa yapım çalışmaları devam ederken, aklıma hep Kıvılcımlı’nın o anayasa teklifi gelir. Gelmesinin sebebi, bu yazıya da adını veren başlıktaki “Hâkimiyet milletindir!” sözü değil, “Hâkimiyet örgütlü milletindir!” sözüdür.

Örgütlü olmayınca % 99 olsan da bir anlamı olmuyor. Ama örgütlü olan % 1, seni, yani % 99’u istediği yere güdüleyebiliyor.

O yüzden teklifim, Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın teklifidir… Meydanlara, “Hâkimiyet milletindir” yazmak yerine, milleti örgütlenmeye iten “Hâkimiyet örgütlü milletindir!” sözünü teklif ediyorum. Sadece meydanlar için önermiyorum bu sözü,yapılacak yeni anayasamızın da ruhuna içerilmesini teklif ediyorum.

Kamu zararını kim ve nasıl ödeyecek?

Yaşadığımız 15 Temmuz darbe teşebbüsünün ülkemize manevî olduğu kadar, maddî bir zararı da oldu. Manevî zararın tespitini yapmak zaten uzun yıllarımızı alacak.Bunu ayrıca konuşmalıyız. Ancak maddî zararı tespit etmek, nispeten daha kolay.

Maliye Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde bütün kamu kurumları, kendi yetki ve görev alanına giren sahalarda meydana gelen kamu zararını, 5018 sayılı “Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu”nun 71. maddesi ve bu maddeye dayanarak çıkartılan “Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” çerçevesinde tespit ederek, darbeye kalkışan hainlerden tahsil edilmesini istiyorum.

Bütün başarısız darbelerde olduğu gibi, yapanların sadece hapis yatarak kurtulmalarına fırsat verilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Kamu zararının tahsili mümkündür…