31 Mart ve 23 Haziran öncesi camide Yasin okuyup gülücükler dağıtan CHP’li Ekrem İmamoğlu, başkan olunca rotayı Demirtaş ve saz arkadaşlarına kırdı.

Demokrat CHP’li maskesi düştü, İBB PKK’lıların kitapları satan kitapçıya dönüştü.

İstanbul’un kitapçısına PKK eli değerken İBB de şiddetle işkenceyle yönetilir hale geldi.

İBB’de sürgün edilen, maddi ve manevi psikolojik işkencelere maruz bırakılan, istifa ettirilen ve işten atılan personel sayısı 10 bini geçti.

Geçen hafta İBB’de çalışan bir hanım kardeşim “Abi konuşabilir miyiz?” diye mesaj attı.

Kızcağızın kurumunu daha fazla eziyet görmesini istemediğim yazmayacağım.

Ancak öğle yemeğinde beni aramasına rağmen izlendiğinden, konuşmalarının dinlendiğinden endişe duyması ve sesindeki tedirginlik İBB’deki zulümlerin en bariz göstergelerinden biriydi.

Yönetici olmayan, üstelik henüz birkaç yıllık bir memur nasıl tedirgin hale getirilebilir?

Konuyu İBB’de soruşturunca karşıma büyük bir eziyet tablosu çıktı.

İmamoğlu’nun müdürleri, atamadıkları İBB personeline istifa etmeleri için mobbing olarak da adlandırılan ve hem iş kanununda hem TCK’da maddi ve manevi tazminatın yanı sıra en az 1 yıldan başlayan hapis cezaları gerektiren psikolojik işkenceler yapıyor.

Örneğin en sıradan işlem şu: Uzman ve tecrübeli personel ilgisiz birimlerde görevlendiriliyor. Tenzili rütbe ve maaş azaltılması yoluyla istifaya zorlanıyor.

Mesela İSTTELKOM AŞ’ye ait veri merkezinde çalışan bir uzman, Küçükçekmece’deki şantiyede görevlendirildi ve istifa etmesi sağlandı.

İmamoğlu ilk günden itibaren iş akdini feshetme sürecini psikolojik baskı aracı olarak kullanıyor. Personelde “Acaba bizi ne zaman çıkaracaklar?” baskısı oluşturuyorlar.

Personele kurum dışındaki faaliyetlerinin izlendiği hissettiriliyor. Yüzde 50 daha az maaşla çalışmaya mecbur bırakılıyorlar ve kabul ettirildikten sonra iş akdi feshediliyor.

Yüzlerce örnekten biri Enerji AŞ’de yaşandı. Bir personelin önce maaşını düşürdüler. Ev geçindirdiği için kabul etmek zorunda kalan personeli üç gün sonra da işten çıkardılar.

Yazı işleri yapan personel farklı ilçelerdeki depolara sürülüyor. Isıtma sisteminin bulunmadığı depolarda montla çalıştırılıyorlar.

Halka ilişkiler müdürünü mezarlıklar müdürlüğüne, müdür yardımcısını ise evi Avrupa yakasında olmasına rağmen Anadolu yakası yol bakım müdürlüğüne sürdüler.

İSTTELKOM’da çalışanı bir uzmanın hakkı olan özel sağlık sigortası, personelin ağır bir ameliyat geçireceği öğrenilince kasten iptal ettirildi.

İmamoğlu, saha personelinin İBB sosyal tesislerinde yediği öğlen yemeğini iptal etti. Saha çalışanları simitle karnını doyuruyor.

Mesai saatleri dışında ek işle uğraşılması, STK ve derneklerde gönüllü faaliyet gösterilmesi önce resmen sonra da gayri resmi olarak yasaklandı.

Gençlik ve Spor Müdürlüğü’nde çalışan 50’nin üzerinde personelle 1 ay geçmesine rağmen psikolojik baskı için yeni sözleşme yapılmadı.

İBB Başkanlık binasında bilgi işlem çalışanlarına iş verilmeyerek psikolojik baskı yapılıyor.

İş vermeme en çok uygulanan yöntem.

İmamoğlu bu işkenceler için sadece kendi getirdiklerini değil AK Parti döneminde İBB’de çalışan psikopatları kullanıyor.

Psikopat diyorum çünkü mobbing yapan yöneticiler Türk Psikiyatri Derneği’nin sitesinde ruh hastası olarak tanımlanıyor.  Aynen aktarıyorum:

“Mobbing uygulayan kişiler aşırı denetleyici, korkak ve sinirli, daima güçlü olma isteği içinde olan, kötü niyetli ve hileli eylemlere başvurmaktan çekinmeyen kişilerdir.  Aşırı özsever bir kişiliğe sahip, toplumsal ilişkileri zayıf, korktuğu kişileri denetim altında tutmak için güç kullanan kendini diğer insanlardan sürekli üstün gören bir tutum ve davranış sergilerler. Kendi kurallarını işyerinin kuralları haline getirmeye çalışır, bu amaçla disiplinle korku yaratarak egemenlik kurarlar.”

Pek çok özel şirkette de bu tiplerin örneği var. Peki mobbing, ruh hastalarının yanına kar mı kalacak? Her şeyden önce mobbing kişilik haklarına saldırı niteliğinde ve TCK’ya göre hapis cezası gerektiren bir suç. Medeni kanun ve Borçlar Kanunu da mobbingi uygulayan ve göz yumanlardan maddi ve manevi tazminat alma hakkı veriyor.

Yargıtay, mobbingde kuşku uyandıracak delilleri bile yeterli görüyor. Hatta bir çalışanın mesleki yeterliliğinin alenen sorgulanması, güvenilmediğinin hissettirilmesi, yetkilerinin azaltılması gibi sıradan uygulamalar da mobbing kabul ediliyor.

Yasalar mobbinge maruz kalanlara veya istifa edenlere 10 yıl içinde dava açma hakkı veriyor.

Yani İmamoğlu ve müdürleri 10 yıl içinde bolca ceza davalarıyla muhatap olabilirler.