Pakistan’ın başkenti İslamabad ve Lahor’da dolu dolu 4 gün geçirdik. Kısa zamanda çok şey öğrendik, çok sayıda kurum ve kuruluşu ziyaret ettik. Görüştüğümüz herkesten ülkemize ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a dualar, iltifatlar işittik. Pakistan’da müthiş bir Türkiye rüzgârı esiyor. Bu olumlu iklime katkı vermenin çok sayıda yolu var. Birlikte iş, eğitim ve sanat yapmanın tam zamanı…
Program, Pakistan İstanbul Başkonsolosluğu Eğitim ve Basın Ataşesi Şahit Yunus ve Muhammed Kaşif’in gayretleriyle ortaya çıktı. Geçen yazıda İslamabad’dan söz etmiştim. Yer darlığı nedeniyle ifade edemediğim birkaç ekleme yapmak istiyorum. İslamabad’ın sembolü Türk Mimar Vedat Dalokay tarafından yapılmış Faysal Camii, modern mimarinin en güzel örneklerinden birisi. Akşam namazına Faysal Camiine gittik. Burası aynı anda içeride ve namazgâh bölümünde 100 bin kişinin namaz kılabileceği dünyanın en büyük camilerinden bir tanesi. 4 minareli caminin içinde kolon bulunmadığı için oldukça ferah bir görünüme sahip. İslamabad’da çok sayıda bahçe insanlara dinlenme imkânı veriyor. Bunlardan bir tanesi de Lake View Park... Park, etrafı lüks evlerle dolu bir gölün kenarında ve içinde kuş cennetinin de bulunduğu geniş bir alanı kaplıyor.
İslamabad’ın yakınında bulunan Ravalpindi Ticaret Odası Başkanıyla görüşmeye gidiyoruz. İslamabad ne kadar düzenli ve planlı bir şehir ise Ravalpindi de o kadar karışık, heyecanlı ve hareketli bir şehir. Caddelerde insanlar, iki ve dört tekerlekli araçlarla iç içe... Uğultulu ve kaynaşan bir yer...
İslamabad’da program bitince karanlığa kalmadan Lahor’a gitmek üzere yola çıkmak için niyetleniyoruz. Çünkü rehber arkadaşımız Kaşif, yolların yokuş aşağı oldukça virajlı olduğunu söylüyor. Ancak görüşmelerimiz uzuyor ve yola çıkmadan güneşi batırıyoruz. Yollar 4 şeritli otoban şeklinde inşa edilmiş. Yol kenarlarında çok sayıda otobüs, virajlı yolları düşük hız ve grup halinde inmek için bekliyorlar. Bir mola yerinde acılı etli, baharatlı yemekleri yedikten sonra yola revan oluyoruz. Yol boyunca çevreyi gözlemlemeyi severim ama gece güzelliklerin de çirkinliklerin de üstünü örtüyor.
Güne Lahor’da başlıyoruz. Pakistanlıların peynir, zeytin ve domates yeme alışkanlıklarının olmadığını hatırlatayım. Kendilerine mahsus sebzeli ve bakliyatlı yemekleri kahvaltı için tercih ediyorlar. Daha çok sütlü, şekerli çay içiyorlar.
Lahor geçmişle geleceğin, dünle bugünün yan yana yaşadığı bir medeniyet merkezi... O kadar çok devlete ev sahipliği yapmış ki saymakla bitmez. En çok öne çıkan Babürlüler olmakla beraber Delhi Sultanlığı, Memlükler, Sih İmparatorluğu, Afşarlar, Gazneliler ve İngilizler bu kadim şehirde hükümran olmuşlar. Pakistan ve Hindistan’ın ayrılığı da Lahor’da gerçekleşmiş.
Lahor, Pakistan’ın Pencap Eyaletinin başkenti ve 13 milyon civarında insan yaşıyor. Burada çağlar adeta iç içe geçmiş durumda. Yeni Lahor tamamen modern bir yapılanmaya sahipken eski Lahor tarihi doku içinde sizi başka bir dünyaya çağırıyor. Canlı, dinamik çarşılarda hayat bütün coşkusuyla akıp gidiyor. Bu hareketli alanların ortasında Şah Camii başka bir görkemiyle büyüleyici görüntüsüyle çağları aşan bir çağrıya sahip. Caminin bahçesinde mütevazi bir türbede Pakistan’ın fikir babalarından şair, yazar ve mütefekkir Muhammed İkbal’ın türbesi var. Türbenin yanında hakim Kaddafi Bin Zair’in İkbal hakkında tafsilatlı sohbetini dinledik.
Lahor ve Muhammed İkbal hakkında gördüklerimi ve dinlediklerimi ise gelecek yazıda aktaracağım.