Yaklaşık 30 yıl boyunca Azerbaycan'ın yürek sızısı olan Karabağ, artık gururlu bir geleceğin ilk adımını attı. Ermenistan işgali altında geçen sürede klasik bir slogan hâline gelen "Karabağ Azerbaycan'ındır!" ifadesi ise yapılan seçimle birlikte tam anlamıyla yerine oturdu.

7 Şubat 2024'te gerçekleştirilen “cumhurbaşkanı seçimi” sembolik anlamlar içeriyor. Seçimden elbette ki ‘beklenenin aksine bir sonuç’ çıkmadı. İlham Aliyev önceki seçime göre oyunu yüzde 7 artırdı.

Bu seçimi öncekilerden farklı kılan tek şey, seçimlerin Karabağ topraklarında da yapılıyor olmasıydı. Azerbaycan, askerî anlamda elde ettiği başarı ile toprak bütünlüğünü sağlarken bölgede yaptığı seçimle siyasi bütünlüğünü de tamamlamış oldu ve 30 yıl boyunca yürek sızısı olarak kalan Karabağ'ın da kaderi değişmiş oldu.

Bu tarihî ana şahitlik etmek için kardeş ülke topraklarındaydık. Füzuli, Şuşa ve Zengilan'da seçim heyecanına bizzat şahit olduk. 30 yıl sonra ata toprağına dönüş mutluluğu yaşayan Karabağlılar, bundan sonra yaşayacakları bölgenin sisteme dâhil olması için oy kullandı.

Çok erken saatte çıktığımız Füzuli yolu yaklaşık beş saat sürdü. Bütün bu yolculuk esnasında en dikkat çeken şey, dümdüz ve oldukça sulak arazilerin genişliği oldu.

Azerbaycan bu topraklarda tarım yaparsa tüm Kafkasya'yı doyuracak bir tarımsal üretime ev sahipliği yapabilir.

Henüz işgalden yeni kurtarılmış Karabağ'a girişte ise kontrol noktası olmasını bir tek ben yadırgamadım sanırım.

Karabağ'a girmek isteyenler tek tek kimlik kontrolüne tabi tutuldu.

Bu durum bana, terörün en şiddetli olduğu 90'lı yıllarda, askerin Doğu ve Güneydoğu'da yaptığı kontrolleri hatırlattı.

Henüz işgalden yeni kurtarılmış bir bölgede böylesi bir uygulama oldukça olağan. Zira sızmalar ve karışıklık çıkarmak isteyenler mutlaka olacaktır. Tedbir iyidir.

İlk durağımız olan Füzuli'de oldukça kalabalık bir sandıkla karşılaştık.

Yaklaşık 6 milyon seçmenin bulunduğu ülkede Füzuli'de tek sandıkta 900'den fazla seçmen oy kullandı.

Füzuli henüz yeni yerleşime açıldı.

Öğrenebildiklerime göre bölgeye yerleşen nüfus yaklaşık olarak bin 900 kişi, bölgedeki seçmen sayısı ise 3 bin 900 civarında. Farkın sebebi ise hızla başlayan imar çalışmaları sebebiyle bölgedeki şirketlerin çalışanları.

Savaşların, soykırımların tanığı olmuş bu topraklar, şimdi de demokrasinin güçlü bir ifadesi olarak seçimlerle dünya sahnesine çıktı. Yerel halk, bu seçimlerin, uzun yıllar süren çatışma ve işgalin ardından gelen toparlanma sürecinin en önemli kilometre taşlarından biri olduğunun farkındaydı.

Oy kullanma merkezlerine akın eden insanların yüzlerinde, geçmişin acılarına rağmen geleceğe dair bir umut ve kararlılık vardı. Bu, sadece bir oy kullanma eylemi değil, aynı zamanda topraklarının ve özgürlüklerinin değerini bilen bir halkın kendi kaderini tayin etme iradesinin güçlü bir göstergesiydi.

Karabağ'ı işgalden kurtararak toprak bütünlüğünü sağlayan Azerbaycan, bu seçimlerle siyasi birliğini de perçinlemiş oldu. Bu seçimler, Azerbaycan'ın sadece topraklarını değil, aynı zamanda halkının kalbini ve umutlarını da birleştirdi.

Karabağ halkı, kendi kaderini şekillendirme ve bölgesel barış ile istikrarın temellerini atma konusundaki kararlılığıyla tüm zorlukların üstesinden gelebileceklerine inanıyor. Bu seçimler, Karabağ'ın sadece geçmişinin değil, aynı zamanda parlak geleceğinin de sembolü olarak tarihe kazınacaktır.

Karabağ, artık yalnızca bir savaş bölgesi olarak değil, aynı zamanda barışın, umudun ve yeniden doğuşun toprakları olarak anılacak. Bu seçimler, Karabağ'ın sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal ve sosyal dokusunun da yeniden inşasında kritik bir rol oynuyor. Henüz sivil yerleşimin olmadığı Şuşa'da büyük bir imar faaliyeti var. Kısa süre içerisinde Şuşa'ya doğru göç başlayacak.

İşin Karabağ kısmı böyle.

Seçimlere yönelik izlenimim ise Azerbaycan'da demokrasi henüz emekleme aşamasında. Türkiye'deki gibi ciddi sınamalara maruz kalmadı.

Görünür bir muhalefet yok.

Henüz bağımsızlığını kazanmış, yeni bir kimlik inşa etme sürecinde Rusya, Ermenistan ve İran baskısına maruz kalan bir ülke için anlaşılabilir bir durum bence.

Zira Rusya'nın, Güney Kafkasya'daki etkisini sürdürmek istediğini inkâr edemeyiz.

Sorunlarını çözmüş, Ermenistan'la barış yapmış bir Azerbaycan’ın İran için açık bir tehdit olduğu da yadsınamaz bir gerçek.

Bunu, barış görüşmelerinin devam ettiği bu süreçte yakından gözlemek mümkün.

Azerbaycan, kabuğunu kırmaya çalıştıkça bölgesel güçlerin baskısı elbette ki daha da artacak.

Bu sebeple hızlı bir barış vizyonu ortaya konulmalı ve Anadolu'yu Orta Asya'daki Türk Cumhuriyetlerine bağlayan projeler hızla hayata geçirilmeli.

"Bir millet iki devlet" ifadesi bir slogandan öteye somut bir şekle dönüşmeli.

Evet, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ile buna yönelik çalışmalar yapılsa da bence yeterince hızlı değil.

Bunun sebebi de Türk devletlerindeki Sovyet etkisini kırma çabalarının henüz tamamlanamamış olması. Ve bölgede Çin baskısının hissedilir şekilde artmış olması.

Aralarında bu yönde en somut adımları atan Kazakistan'da bile Çin etkisinin artmasıyla siyasi istikrar tam olarak sağlanabilmiş değil.

Bu ülkelerde siyasi istikrarın sağlanması konusunda Türkiye'nin atabileceği adımları, atması gerekenler biliyordur zaten.

Hayatımın hiçbir döneminde Türkçü ve Turancı nitelemesi yapmadım.

Bu sebeple bu yazdıklarıma bu nazarla dikkat etmenizi rica ederim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Dünya beşten büyüktür!" diyerek sisteme attığı taş, bence çok etkili olsa da bir alternatif sunamadığımız müddetçe sadece lafta kalacak.

Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin, Fransa ve Birleşik Krallık'tan oluşan "Beşli çete"nin tahakkümünü kırmak için alternatif üretmek gerekiyor.

Kendi içinde bile birlik olamayan İslam İşbirliği Teşkilatı'nın (İİT) buna alternatif olamayacağı çok açık.

TDT, buna alternatif olabilir mi?

Bu da zor ama işlevsel hâle dönmüş; askerî, ekonomik, teknolojik ve siyasi anlamda "ortak akıl" geliştirilirse on yıllar sonra "alternatif olma" adımlarını konuşabiliriz.

Buna yönelik bugünden itibaren somut adımlar gelmezse yüzyıllar boyunca    eleştirdiğimiz sistemin parçası olmaya ve eleştirmeye devam ederiz.