Ülkede çılgınlık boyutunda bir akıl tutulması var.

Üzgünüm ama tedavisi olmayan bir hastalık bu.

Adı: "Çıkar, göster" hastalığı… Hastalığı da aştı bu durum, diktatörlük boyutuna ulaştı.

"Herkes gibi olman" isteniyor.

"Herkes gibi yapman" isteniyor.

-Bak görüyor musun; en cumhuriyetçi benim, en Atatürkçü benim! Haydi, sen de öyle ol.

-Nasıl?

-Bağır, çağır; bayrak salla, evine bayrak as, her yanı süsle, “İzmir'in dağları…” diye haykır, 10. Yıl Marşı’nda coş.

-Ama bu benim tarzım değil, ben böyle şekil yapmak yerine meselenin özünü anlamaya çalışırım.

-Hayır; kutlayacaksın, bayrak asacaksın, marş söyleyeceksin. Bak bana, uygun adım yürüyorum bando çalınca (askerliğini bedelli yaptı).

Özcan Deniz de KKTC'de katıldığı "içkili" konserde "bayram kutlamadı" diye yuhalanmış, çatal bıçak falan... (aslında kutlamış ama azgın ve hasta güruhu memnun edecek kadar gösterememiş.)

24 yıl önce merhum Ahmet Kaya'ya yapmışlardı aynısını, "Kürtçe klip çekeceğim." dediği için...

Diğer yanda da bir boykot çığırtkanlığı var âdeta.

Evet, boykot; Gazze'de soykırımına devam eden İsrail'e karşı önemli bir silah olarak değerlendirilebilir.

Etkili bir şekilde kullanıldığında sonuç da verebilir.

Buradaki akıl tutulması da raftan "para vererek" satın aldığın ürünü sokağa dökmek.

Boykot çağrılarına rağmen ABD-İsrail menşeli markaları tercih edenlerin saldırıya uğraması ise tam bir saçmalık.

Bir kahve dükkânına girip; müşterinin kahvesini alıp yere dökmek nedir ya da bir markanın şubesine hoparlör asarak işi çığırtkanlık boyutuna vardırmak?

Saçmalamayın!

Bu çirkin bir arsızlık…

Aynı şeyi, 29 Ekim'de "Apple mağazasının camına tırmanıp (normalde bayrak kanununa muhalefetten yargılanmasında delil olacak) Atatürk resmi giydirilmiş bayrak asmakla vazifesini yapan" Kemalist'e de söyledik.

Dedim ya "çıkar, göster" hastalığı bu.

Bu hastalık, sadece millî günlerde veya politik olaylarda değil, günlük hayatın her alanında kendini gösteriyor.

Herkes birbirinden daha iyi, daha duyarlı, daha milliyetçi olmaya çalışıyor ama asıl mesele; bu yarışın aslında hiçbir gerçek değerinin olmadığı.

Gerçekten önemli olan şeyler, bu yüzeysel gösterişlerin arkasında kaybolup gidiyor.

Ülkede, bu çılgınlığın temelinde sosyal medya deliliği var. 

İnsanlar, sadece takipçi ve beğeni için her şeyi yapabilir hâle geldi.

Öyle ki, bir olay karşısında gerçekten üzülüp üzülmediklerini bile anlayamıyorsunuz artık.

Bence riya yapıyorsunuz, ikiyüzlüsünüz ve üzgünüm ama çok sahtesiniz!