Sahadan çok masa oyunları ile tartışılan bir konu futbol.

Kitleleri etkileme ve yönlendirme kolaylığı ile de provokasyona da oldukça açık bir alan.

Hem de “Gözünün üstünde kaşın var!” bahanesiyle birbirine saldırmaya hazır hâlde bekleyen ülkemizde zaman ayarsız bomba gibi.

Her an patlamaya hazır.

Son birkaç yıldır yaşananlar da çok ilgi çekici.

Türkiye’nin en önemli ailelerinden biri olan Koç ailesinin küçük oğlu Ali Koç’un başkan olmasıyla Fenerbahçe’ye yönelik saldırıların biçimi de değişti.

Koç’un saha için kurduğu kadrolarda tercih ettiği ilginç isimler sportif başarıyı getirmedi.

Tarihin en kötü kadroları bir yana, harika bir kadro kurduğu dönemlerde de en az iki şampiyonluğu çalındı Fener’in.

“Çalındı” diyorum zira futbol sadece sahada oynanmıyor.

Açıkçası Ali Koç’un başkan olmasıyla yöneticilerin gündemde olmayacağı, futbolun sahada kalacağı bir sistemi hayal etmiştim.

Olmadı, Ali Koç sahadan da masadan da gündemden de kaçamadı.

Polemiklerin, tartışmaların ve kaosun göbeğinde kaldı.

‘Süper’ rezalet

Geçen yıl ligin son maçının hemen ardından oynanması gereken Süper Kupa sürekli ertelenerek 2024 yılının nisan ayında ancak oynanabildi.

Düşünün, geçen yılın kupasını geçen pazar oynadık! Neden?

Bu kararları verenlerin hiçbir mantıklı açıklaması yok.

Olmadı da.

Açıklama gereği bile duymadılar.

Süper Kupa rezaleti; Suudi Arabistan skandalı, yabancı hakem, tarih değişikliği kavgalarının gölgesinde 1 dakikalık maç ile bitti.

Fenerbahçe, sahaya sürdüğü 17 yaşındaki çocukları, maçın hemen ilk dakikasında sahadan çekti.

Gazozuna kupa!

Peki, Fenerbahçe bu ilginç eylemle amacına ulaştı mı?

Bu tartışılır.

Ne umdu Fenerbahçe?

Rakibi ve rakibinin hasta ruhlu kalemşorlarının her sezon öncesi “Bu sene Fener’i şampiyon yapacaklar!” naralarıyla “Fenerasyon” diye köşeye sıkıştırıp kendi takımlarını şampiyon yapmalarına engel olabildiler mi?

Ya da “ülke puanı” gerekçesiyle tarihine itiraz ettikleri maçı erteletebildiler mi?

Hayır.

Rakibin, şampiyonluk yarışını yine federasyon desteği ile aldığı puanlarla senin önünde sürdürüyor.

Ve kendi aralarında gazozuna oynadıkları maç ile adı “Süper” olan kupayı evine götürdü.

Pazar günü gördük ki kupanın nasıl alındığı hiç de umurlarında olmadı.

Şampiyonlar Ligi kazanmış gibi sevindiler, kupayı kaldırdılar.

Yaşanan süreç gösterdi ki Fenerbahçe rakibini ve kiminle uğraştığını bilmiyor.

Galatasaray sonuca bakar

Galatasaray sonuç takımıdır. Ne olursa olsun sonuca ulaşmak ister.

Bunun nasıl gerçekleştiğinin bir önemi yoktur.

Bu takıma, kurulan düzene verilecek en iyi cevap; en iyi kadroyu kurmak, eze eze yenmek ve sahadan silmektir.

U19’la çıkman, sistemi protesto etmen Galatasaray’ın umurunda olmaz.

Aldığı, alacağı kupaya bakar.

Sonuca bakar; böyle bir takım…

Rakibini tanırsan nasıl mücadele edeceğini de bilirsin.

Zira maçın ardından Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’in yaptığı açıklama bu fotoğrafı ortaya koydu.

Üstelik, “Galatasaray her şeyi yapar sonra hiçbir şey yapmamış gibi elini uzatır!” diyen eski Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ı da haklı çıkardı.

“Ben protokole geldim. Ali Koç ve yönetiminin de gelmesi lazım. Sayın Bakan, Sayın TFF Başkanı oradaydı.” diyen Özbek, Fenerbahçe’nin protestosuna bir anlam veremediklerini söylemiş.

Şunları da eklemiş: “Niye böyle yapıyorlar, neyi protesto ediyorlar? Ben anlamıyorum!”

Kupasını aldı, dalgasını geçti.

Galatasaray budur.

Fenerbahçe gündem oldu; Türkiye’de adı futbol olan ama sahada oynanmayan şeyin rezilliğini dünyaya ilan etti ve bitti.

Bundan sonra yarış adil olmayacak, rakibin yine kayırılmaya devam edecek, yine kupalar kaldıracak ve yine gülüp geçecek.

Yapılacak şey, kalan haftalarda cevabı sahada vermek.

Tertemiz oyununu oynayıp herkesi susturacak sonuçlarla rakibini ve onu destekleyenleri yenmek.

Avrupa’daki rakiplerini yenmek ve kupaya ulaşmak.

Bu tepkiyi anlamlı kılacak şey budur; aksi “gülünüp geçilesi” olmaktan öteye geçmeyecek.