Batılı liderlerin ziyaret ettikleri ülkelerde gurur okşayacak sözler söyleme alışkanlığı bilinen bir olgu. Beyaz adamın, sömürdüğü Doğuluyu süslü laflarla övmesi âdettendir.
Donald Trump’ın Suudi Arabistan gezisinde yaptığı konuşmada da Suudilere yönelik bolca övgü var. Ancak Trump’ın mesajları bununla sınırlı kalmıyor… Suudi Arabistan konuşması, âdeta küreselciliğe karşı zaferin ilanı gibi duruyor. Trump, seçim sandığında yendiği “Yeni Muhafazakarlığın” (neo-con) tabutuna son çiviyi çakıyor.
Suudi - ABD Yatırım Forumu’nda söz alan Trump’ın konuşmasının bir bölümünü, biraz uzun olması pahasına buraya alıyorum. Çünkü öyle sanıyorum ki bu konuşma, gelecekte küreselciliğin kesin yenilgisinin simgesi olarak ders kitaplarında okutulacak.
Bakın Trump aynen şunları söylüyor:
“Riyad ve Abu Dabi'nin parıldayan harikaları, sözde 'ulus inşa ediciler', yeni muhafazakârlar ya da Bağdat'ı ve daha birçok şehri geliştirmeye çalışırken trilyonlarca dolar harcayıp başarısız olan liberal sivil toplum kuruluşları tarafından yaratılmadı.
“Tam tersine, modern Orta Doğu'nun doğuşu, bu bölgenin insanları tarafından gerçekleştirildi; burada olan insanlar, hayatları boyunca burada yaşamış, kendi egemen ülkelerini geliştiren, kendi özgün vizyonlarını izleyen ve kendi kaderlerini kendi yollarıyla çizen insanlar tarafından.”
“Gelip size nasıl yapılacağını anlatmaya kalktılar ama kendileri nasıl yapacaklarını bilmiyorlardı. Barış, refah ve ilerleme nihayetinde mirasınızı kökten reddetmekten değil; millî geleneklerinizi ve çok sevdiğiniz bu mirası benimsemenizden doğdu."
“Sözde 'ulus inşa ediciler', inşa ettiklerinden çok daha fazla ulusu mahvetti ve müdahaleciler, kendilerinin bile anlamadığı karmaşık toplumlara müdahale ettiler."
“Siz ise Arap usulüyle modern bir mucizeyi başardınız. Bu büyük dönüşümün Batılı müdahalecilerden ya da lüks uçaklarla gelen ve size nasıl yaşayacağınızı, kendi işlerinizi nasıl yöneteceğinizi anlatan insanlardan kaynaklanmadığını tüm dünyanın bilmesi çok önemlidir.”
Bir ABD Başkanı’nın ağzından böylesi sözlerin dökülmesi hayli sıra dışı bir durum. Kimileri için şok etkisi de yapmış olabilir. Ancak biz, Trump’ı sadece bencil bir megaloman olarak tarif edenlerin yanıldığını en başından beri söyledik. Onun sadece kendi hisleri doğrultusunda hareket ettiğini, siyasi bir ajandası olmadığını, dünya üzerindeki etkisinin de kendi hırsları ile sınırlı kalacağını söylüyorlardı. Oysa şimdi gelinen noktadaki manzara hiç de öyle durmuyor.
Trump, -tam da öngördüğümüz gibi- uluslararası ilişkilerde yeni bir dönem başlatıyor. Batı müdahaleciliğinin ve liberal kültür ihracının artık bir işe yaramadığını, aksine Batı’nın bu şekilde daha fazla düşman sahibi olduğunu görüyor. Gelişmiş kapitalist ülkeler için yeni bir yol öneriyor.
Son tahlilde bu yol da Batı kökenlidir ve şüphe ile yaklaşılmalıdır. Ancak kısa vade için Doğulu uluslar açısından bir fırsat penceresi anlamına geldiğini de görmek gerekir. Donald Trump, emperyalistler arasındaki kartları yeniden