“En son ölüm gelir / Yine de erken deriz”

 *

Evet, ölüm bir kez daha en son geldi ve biz yine erken dedik, hem de çok erken…

Bu ifadede hâşâ takdir-i İlahi’ye bir sitem yok.

Ne haddimize!..

25 yıldan fazla bir zamandır dostluğu ile şerefyâb olduğum güzeller güzeli bir insanı, hasbi, samimi ve sahici bir Müslümanı, bir ahir zaman dervişini öte âleme gönderirken, içimdeki acının kelimelere yansımasından ibarettir o ifade.

 *

Oğlu İbrahim vefat edince, Efendimiz (sav); “Göz ağlar, kalp de mahzûn olur, ancak biz Rabbimiz’in râzı olacağı sözden başkasını söylemeyiz. Vallâhi ey İbrâhîm, biz senin firâkınla çok mahzûnuz!” buyurdu. (Buhârî,  İbn-i Sa’d,)

Bizimkisi buna mümasil bir hüzün işte…

 *

Mevlâna İdris, ‘Allah için sevmenin’ müşahhas örneklerinden birisiydi benim için.  

Hafızamda ve hatıramda ona dair, güzelliklerden, iyiliklerden, hoşnutluklardan başkası yok.

Vicahen en son, bir davetimize icabet ettiği 18 Aralık tarihinde görüşmüştük.

Sonrasında birkaç kez telefon ve mesaj marifetiyle irtibat kurmuştuk ama son görüşmemiz o gündü.

Yolcularken, nereden bilebilirdim ki, bu son görüşmedir…

 *

Davet dedim de aklıma geldi.

Dostluğumuzun demlendiği 25 yılı aşkın zaman süresince, sayısını hatırlayamadığım kadar davette bulunduk, düzenlediğimiz programlara katkı vermesi için.

Hiçbirine hayır demedi, yüksünmeden geldi.

İhlasını, samimiyetini, muhabbetini ve gönlündeki güzelliği cömertçe paylaştı her seferinde.  

 *

Ameliyat haberini aldığımda kardeşi Salih Zengin’e ulaştım.

Önümüzdeki birkaç günün kritik olduğunu söyledi.

O andan itibaren benim için bir kardeş mesabesinde olan sevgili Mevlâna, dualarımda oldu hep.

Sağ olsun Salih de sonrasında sürekli haberdar etti gelişmelerden.

En son, konuştuğunu ve durumun iyiye gittiğini söylemişti.

Nasıl sevindim ve mesrur oldum, anlatamam.

İşte, bu sevindirici gelişmenin akabinde gelen vefat haberi şok etkisi yaptı bende.

Bu satırları yazarken, aziz ve sevgili bir dostun vefatına dair yazıyor olmama bile inanabilmiş değilim. Klavyedeki her tuşa benim yerime bir başkası vuruyor sanki…

Kolay mı böyle bir yazı yazmak…

Üzüntüm ve buna bağlı olarak hislerim tarifsiz.

 *

Bir derviş nezaketine ve inceliğine sahipti herkesin bildiği üzere lakin bununla birlikte devrimci bir duruştan ve ilkesel tutarlılıktan zerre kadar ödün vermedi.

Netameli dönemlerde, sağına soluna bakmadan ‘anın vacibini’ ifa edenlerden oldu mütemadiyen.

Sözgelimi, 28 Şubat zulmüne dair ilk şiiri o yazdı ‘Derin Çiçek’ başlığı ile…

 *

Hafızamda ve hatıramda, hep o mütebessim çehresiyle birlikte her yönüyle güzel bir insan olarak yaşayacak, bu can bu tende durdukça…

Allah sana gani gani rahmet eylesin sevgili dostum, melekler yaranın olsun…

Yazının ilk sözlerini sen söylemiştin, son sözleri de yine sen söyle…

 *

“Ey benim

Mavi soluklarıyla saçlarımı dağıtan

Küçük karanfilim

Gidiyorum

Öyle başını yana çevirip

Ağlama”

 *

Not: Ağlama demesi kolay, gel de ağlama…