Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rus mevkidaşı Putin ile Astana’da gerçekleştirdiği görüşme esnasında Putin’in Erdoğan’a Türkiye’de büyük bir doğal gaz merkezi kurma teklifi bu hafta Avrupa basınının ana gündem maddelerinden biriydi.

Her ne kadar Paris yönetimi “Rus enerji kaynaklarını azaltmak istiyoruz. Planın bizim için anlamı yok” açıklamasında bulunarak bu konudaki rahatsızlığını dile getirmiş olsa da Türkiye'de bu yönde çalışmalara başlandı bile. Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir dağıtım merkezinin kurulması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına talimat verdiğini açıklayarak, bu merkezin kurulacağı yer konusunda Trakya’yı işaret etti.

Böylece Türkiye, mülteci krizi, tahıl krizi derken şimdi de enerji krizinin çözümünde Avrupa’nın karşısına sunulan anahtar ülke hâline geldi. Evet artık Avrupa için, istese de istemese de bütün yollar Türkiye’ye çıkıyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Avrupa enerji krizinin hafifletilmesinden yanayız. Zayıf bir Avrupa, Türkiye’nin çıkarına değildir” açıklamasında bulundu. Bunun bir başka tercümesi de Avrupa’nın güçlü olmasının formülü Türkiye’nin gücünü kabul etmesinden geçiyor.

Euro Topics adlı bir haber sitesi, konu hakkında Avrupa basınında çıkan haberleri derlerken Romanya’nın Adevarul Gazetesi’nden de bir kesite yer vermiş. “Ankara küresel oyuncu olma yolunda” başlıklı yazıdaki tespitlerin doğruluğu nedeniyle tercümesini sizlerle paylaşmak istiyorum: “Türkiye, Rusya'dan Avrupa'ya petrol ve doğal gazın ana (ve pratikte tek) ulaşım yolu olmayı başarırsa, Avrupa'nın yeni ilişkiler kurması gereken önemli bir küresel oyuncu haline gelecek. (...) Bu çerçevede, Türkiye, buğdayın deniz yoluyla güvenli bir şekilde taşınmasının garantörü olmasının yanı sıra, tüm boru hattının güvenliğini sağlamak da dahil olmak üzere enerji alanındaki gerilimleri de azaltabileceğini BM'ye açıklayabilir. (...) Birleşmiş Milletler, müzakerelerin lideri ve bir sonraki etap olan barış konferansından sorumlu olması için Türkiye ile birlikte bir çözüm sunulması fikrine bile ikna olabilir.”

Evet bundan bir sonraki adım Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna arasında gerçekleşmesi muhtemel müzakerelere öncülük etmesi. Böyle önemli bir görevi zaten Türkiye’den başka hangi ülke üstlenebilir? Türkiye Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerden biri. Yanı başında ne çok güçlü ne de güçsüz bir Rusya istiyor. Ukrayna’ya SİHA satarken NATO üyesi kalarak aynı zamanda Rusya’yla ticaretini geliştirmeyi başaran dünyadaki tek ülke. Her iki tarafın da güvenini kazanarak akıllı bir denge siyaseti yürütüyor.

Peki Türkiye’nin yıldızı parlamaya devam ederken Avrupa ne durumda? Kışın soğuk aylarına doğru yavaş yavaş yaklaşırken durum hiç de parlak değil. Fransa, Almanya, İtalya gibi farklı Avrupa ülkelerinde, yükselen enerji ve gıda fiyatları karşısında hükûmetlerinden daha fazla sosyal yardım talep eden vatandaşlar hayat pahalılığını protesto etmek için sokaklara döküldü.  Enerji krizi öyle bir boyuta ulaştı ki Almanya Sağlık Bakanı Karl Lauterbach, enerji ve enflasyon krizinde ülkedeki hastanelerin iflas etme ve kapanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu açıkladı.

Biliyorsunuz ki bütün bunlar yaşanırken İtalya’daki seçimleri aşırı sağ kazanmış ve bu zafer, Giorgia Meloni’nin geçmişte Macron’a hitaben yaptığı suçlayıcı konuşmalardan dolayı “Paris-Roma balayı sona erdi” diye yorumlanmıştı. Şimdi de Fransa ve Almanya arasındaki ilişkiler bozuluyor. İki ülke arasında savunma ve enerji politikalarında çatlak oluşmaya başladı. Macron ve Scholz arasındaki henüz adı konulmamış gerginlik nedeniyle, Fransa ve Almanya arasında gelecek hafta yapılması planlanan zirve ocak ayına ertelendi. 

Sonuç olarak, Avrupa gün geçtikçe bir çıkmaza doğru sürüklenirken, hiç kuşkusuz dönüp dolaşıp yine Türkiye’nin kapısını çalacak.