Irkçılık; kendini yüksek, başka ırktan olanları aşağı ve aşağılık görme hastalığıdır.

Biyolojik farklılıkları kendine üstünlük, karşı tarafa alçaklık sebebi sayan ırkçı tutum sadece bu hastalığa müptela olana zarar vermiyor; aynı zamanda toplumsal barışı ve birlikte yaşamı da baltalıyor.

Bu öyle bir bela ki bir kere ortaya çıktı mı, bir çığ gibi toplumsal yapıyı altüst ederek ve büyüyerek ilerliyor.

Irkçılık hastalığına, daha doğru bir ifade ile ırkçılık belasına kapılan kişi bu hastalığı ve belayı toplumsal kaosa dönüştürüyor.

İlk ırkçılığı yapan şeytandı.

Şeytan kendisinin ateşten, insanın ise topraktan yaratıldığını ve ateşin topraktan üstün olduğunu savunarak yapısal farklılığı ön plana çıkardı ve böylece Allah’ın emrine muhaliflik etti; oysa şeytan Allah’ın yolunun dosdoğru yol olduğunu biliyor ve teyit ediyorken...

Şeytan bu yaklaşımı ile Allah’ın emrine karşı geldiğini dahi unutmuş ve gözü kararmıştı.

Sonuçta huzurdan kovulanlardan ve kendisine bir vakte kadar mühlet verilenlerden oldu.

Kur’an renklerimizin ve dillerimizin farklılığını, tanışabilmemiz için bir imkân olarak zikreder.

Ama gelin görün ki birbirlerimizle tanışabilmemiz için var edilen özelliklerimiz birbirlerimizden nefret etmemize, birbirlerimizi ötelememize ve yok etmemize gerekçe teşkil ediliyor.

Irkçılık belasının toplumsal yapıyı çözen etkisini her yerde görmek mümkün.

Toplum önündeki kimi tanınan, bilinen, sorumluluk sahibi insanların da yangına körükle gidercesine, ırkçılığı artırıcı söylem ve eylemlerine tanıklık ettiğimiz de olmuştur.

Irkçılık hastalığına yakalananlar hedefindekini yok etme pahasına ileri gidebilir.

İnsanları farklılıklarından dolayı yok etmeye yönelen aşırı sağcı anlayış, faşist düşünce ve bakış açısının sakat bir çıkmaz sokak olduğu geç olmadan anlaşılmalı ve bu tür eğilimlere fırsat verilmemelidir.

Bir insan renginden, inancından, dilinden, görüşlerini açıklamaktan dolayı nasıl nefret objesi hâline getirilebilir ki?!

Demek ki ırkçılık virüsü bir defa ortaya çıktı mı farklı yerlere sıçrıyor.

Unutmamamız gereken şey, üstünlük kendi seçimlerimizle belirlemediğimiz dilimiz, rengimiz vs. gibi özelliklerimizde değildir.

Kendi seçimlerimizin sonucu olmayan özelliklerimiz ne yerinme ne de övünme gerekçesi olarak görülebilir.

Üstünlük takvadadır.

Üstünlük ahlaktadır.

Üstünlük insanlıktadır.

Üstünlük iyilik yapmak, güzeli yaygınlaştırmakta öncü olmakta yatmakta, hayırlarda yarışmaktadır.

Birlikte yaşam, tüm farklılıklarımıza rağmen ancak bu şekilde başarılır.

Yoksa ötesi, toplumsal kaos.

Irkçılıkta üstünlük arayanlar toplumsal barışı, birlikte yaşamı katletmektedir.

Bu görülmez ise sıkıntılar daha da büyüyecektir.