Adalet, bir toplumun ruhudur, nefesidir; toplumu ayakta tutan en temel unsurlardandır.
Onun varlığı, bireylerin birbirine ve devlete olan güvenini tesis eder, huzurun temellerini atar.
Adaletin olmadığı yerde, çürümüşlük, yozlaşma ve umutsuzluk hüküm sürer.
Adalete güvenin sarsıldığı bir yerde anarşi oluşur.
Adalet, sadece mahkeme salonlarına hapsedilecek bir kavram değil, hayatın her alanına sirayet etmesi gereken hayati bir ilkedir.
Adaletli olmak bir erdemdir.
Hukuksuzluklar, kimsenin rengine, şanına, şöhretine bakılmaksızın, hasır altı yapılmamalı, hayatın her alanında kim adaletsizlik yapıyorsa o alan bunu yapanlardan temizlenmelidir.
Adalet, bir lütuf değil, bir haktır.
Bu hak, hiç kimsenin tekelinde değildir.
Adaleti kimse kendine doğru yontmamalıdır.
Güçlü olanın, zengin olanın, nüfuzlu olanın adaletten kaçabileceği, garibanın, kimsesizin ise adaletin pençesine düşeceği bir düzen, adalet değil, zulümdür.
Hak, hukuk ve adalet kişilere göre şekil almaz.
Aksine; kim haksızlık yapmış, kim adaletten sapmışsa, onun gücü, nüfuzu, şanı şöhretinden bağımsız gereği yapılmalıdır.
Bu ilkenin en çarpıcı örneği, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) sözleridir.
O, "Hırsızlık yapan kızım Fatıma dahi olsa, elini keserdim" diyerek, adaletin herkese eşit uygulanması gerektiğini, hiç kimsenin ayrıcalıklı olmadığını en net şekilde ortaya koymuştur.
Bu söz, adaletin evrenselliğini ve tarafsızlığını vurgulayan, tüm zamanlara hitap eden bir manifestodur.
Adalet mülkün temelidir.
Adaletin olmadığı, sağlıklı bir şekilde tesis edilmediği bir yerde her türlü yozlaşmayı bekleyebilirsiniz.
Adaletin terazisi şaştığında, güven duygusu zedelenir, umutlar tükenir, toplumsal bağlar zayıflar.
Nüfuzlu kimselere dokunmayıp, garibanlara dokunan adalet adalet değildir.
Hatırı sayılır kimselere uğramayıp, Allah'tan başka kimsesi olmayanları vuran adalet adalet olamaz.
Bu durum, adaletin özüne aykırıdır, onun varlık sebebini inkar etmektir.
Birbirlerimize karşı, yönetenler yönettiklerine karşı, sorumlular sorumlu olduklarına karşı adaletle hükmetmek gibi bir borçları vardır.
Adalet, ailede, işyerinde, sokakta, her yerde yaşatılması gereken bir değerdir.
Adalet, hem dünyada hem de ahirette hesabının sorulacağı bir emanettir.
Adalet, toplumsal temizliğin temelidir.
Adaletin olmadığı bir yerde, yozlaşmadan arınmak mümkün değildir.
Adalet, herkesi kuşatan, hiç kimseyi dışarıda bırakmayan, herkese hak ettiğini veren bir güçtür.
Bu güç de yalnızca adil olanların elinde hayat bulur.
Bu gücü yaşatmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Adalet, sadece bir kavram değil, bir yaşam biçimi, bir erdem, bir idealdir.
Bu ideali yaşatmak her birimizin sorumluluğundadır.