Varlıkla yokluk arasında bir salıncak kurmuşlar, biz de o salıncakta sallanıp duruyoruz. Zannediyoruz ki her daim varlık tarafına savruluyoruz. Oysa yokluğun kuyusunu kazan arzularımız, unutkanlıklarımız, gamsızlıklarımız, düşünmeden geçen günlerimiz… Hepsi bizi yokluğa savururken bir rüya görüyoruz. Muhteşem bir rüya. Bu rüyaya inananlar ve o rüyayı yaşatanlar bir parça yaklaşıyor asıl varlık bahçelerine.

Aslında bugün size alkışlamaktan bahsedecektim. Bahsedebilirim de. Varlığını yokluğa savuran, dediğimde sanmayın ki dervişlerden, zahitlerden, rintlerden bahsediyorum. Sanmayın ki dünya hayatını verip ahiret hayatını alanlardan bahsediyorum. Hayır! Varlık bilincini tefekkür edenlerden bahsediyorum. Bir çıngı gibi ayan olup söndük diye varlık âleminden kaybolmuyoruz! Varlık, yaptıklarımızla mukim. Bu sebeple gördüğümüz rüyaya sahip çıkmak, o rüyayı hayra yormak varlığımızın bilinciyle mümkün.

Evet, bugün varlığına saygı duyanları alkışlıyorum.

Evet, bugün varlığını bilip diğer canlara ömrünü hasredenleri alkışlıyorum.

Evet, bugün acılardan bir kubbe bulup onun altına sığınanları değil; Kubbetülahzen’den çıkıp âleme neşe verenleri alkışlıyorum.

Evet, bugün Antakya’da enkaza girerken cennet bahçesine girer gibi şevkle girip yaralıları kurtaranları alkışlıyorum.

Evet, bugün işinden kovulacağını bildiği hâlde deprem bölgesine gidip tırnağıyla enkazı kazıp insanlara dokunanları alkışlıyorum.

Evet, bugün hiçbir siyasi ya da mezhepsel ya da etnik ayrım gözetmeksizin afete uğramış insanların yanında duranları alkışlıyorum.

Oysa ben alkışlamayı bilmezdim. Ve hatta alkışlamaktan utanırdım. Kimi zaman da protesto alkışları gördüm diye alkışlamaya hınç duyardım.

Bugün insan kalanları alkışlıyorum.

Bugün aşka saygı duyanları alkışlıyorum.

Bugün dost olmanın künhüne erenleri alkışlıyorum.

Bugün, bir tas çorbayla doyup şükredenleri alkışlıyorum.

Bugün, sadece kendi için değil hatta hiç kendi için değil; başkaları için yollara düşenleri alkışlıyorum.

Bugün, vazgeçenleri alkışlıyorum. Kendi haklarını bir kenara atıp darda olan için zamanını, parasını, canını ortaya koyanları alkışlıyorum.

Bugün, bir rüyaya inanan insanları alkışlıyorum.

Bugün, tüm dünya doygun bir şekilde yönünü başka yere çevirdiğinde; sürgünü, mülteciyi, yetimi, fakiri, aç olanı, ilme kıymet vereni, yalnız bırakılanı alkışlıyorum.

Bugün, hakkı tutup kaldırırken dahi görülmeyen o sessiz haklıları alkışlıyorum.

Bugün, dünyada olmanın, hayatta olmanın, bir mucizenin içerisine olmanın farkına varanları alkışlıyorum.

Evet, “Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası” sözünün künhüne varanları alkışlıyorum.

Usanmayanları, usandırmayanları, yorulsa dahi yormayanları, tahammül edilecek bir hayatı sürükleseler dahi âleme coşku verenleri, her dem mucizeye dokunurmuş bir sesi âleme şifa olanları alkışlıyorum.

Muhteşem geniş, engin, derin bir âlemde kendi kabuğunu kıranları alkışlıyorum.

İyilik yapmaya müsaade edenleri, izin verenleri alkışlıyorum. Zira asıl iyilik, birinin size iyilik yapması için müsaade etmesidir. İyiliğinizi kabul etmesidir. Bu sizi tefeci olmaktan kurtarır.

Bugün, insan olduğum için, insan kalanları alkışlıyorum.

Mucizevi bir rüyanın sönmeye mahkûm ateş parçalarıyız. Bazılarımız yandıkça daha da büyürüz. Ateşiyle âlemi pişirenleri alkışlıyorum.

Bir şükür cümlesi gibi var olan insanlar var ya âlemde; şükür. Tüm canımla alkışlıyorum hepsini. Şükür!