Diriliş Postası Genel Yayın Yönetmeni olarak göreve başladığımı dün sosyal medya üzerinden duyurduğumda takipçilerimin çoğu bana şakayla karışık, Fox TV Sunucusu Gülbin Tosun'un, "Cumhur İttifakı zihniyeti sizden okumanızı istemiyor, çalışmanızı istemiyor" şeklindeki absürt açıklamasıyla kadınlara yaptığı Millet İttifakı’na oy verme çağrısını hatırlattı.

Buna gülüp geçiyorum.

Ama şu bir gerçek: Türkiye’de kadınların medyada yönetici pozisyonunda olması pek rastlanır şey değil, basılı medyada genel yayın yönetmeni olması ise hiç rastlanır şey değil. Bu farklılığa kapı açarak beni bu göreve layık gören Diriliş Postası’nın yeni imtiyaz sahibi Fırat Süğüt’e teşekkür ediyorum ve aldığı bu kararın tüm Türk medyasına bir örnek teşkil etmesini umuyorum.

Rabbim mahcup etmesin…

Hadi başlayalım…

...

6284 VE DAHA ÖTESİ…

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Aydal, bilhassa sosyal medyada kızılca kıyametin kopmasına sebep olan 6284 sayılı Kanun’un kaldırılmasını istemediklerini, sözlerinin çarpıtıldığını söyleyeli 15 gün oldu; ama fırtına durulmuyor.

AK Parti Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz da iki gün önce “Kadın haklarına ilişkin Yeniden Refah Partisi’nin anormal bir teklifi olmadı.” dedi ama bu da muhalefetten yükselen, yasanın kaldırılacağına dair iddiaları dindirmiyor.

Zaten “Demek ki artık kadının beyanı esas alınmayacak” diye ayaklananlar, ne Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık’ın “Varlığının tartışmaya açılması dahi kabul edilemez” açıklamasını ne de AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in “Kırmızı çizgimizdir” demesini şu ana kadar esas aldı.

Cumhur İttifakı cephesinden gelen hiçbir açıklama bu kargaşada duyulmuyor, duyulacağa da benzemiyor. Sosyal medyada kafasına estiği gibi atıp tutan herkes ciddiye alınıyor da bu konuda yapılan en ciddi açıklamalara yok muamelesi yapılıyor.

Daha da önemlisi, tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığında olduğu gibi, bugün de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükûmetinin kadın haklarına yönelik attığı tüm adımlar bir yasaya indirgeniyor.

6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un kadına yönelik şiddetle mücadele açısından Türkiye tarihinde bugüne kadar yapılan en önemli yasal düzenleme olduğu şüphesiz. Ancak 2002’den bu yana AK Parti bu alanda o kadar çok adım attı ki “kadın” ve “aile” konusunda; bana kalırsa bu indirgemeci yaklaşım bütünü görmeyi engelliyor.

SADECE BİRKAÇ ÖRNEK VERMEK GEREKİRSE...

Daha 2003 yılında Aile Mahkemelerinin kurulması ile başlayabiliriz.

2004 yılında Anayasa’nın 10. maddesinde yapılan değişiklikle kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu düzenlemesi yine AK Parti tarafından getirildi.

Bu değişiklikle devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu düzenlendi. Yine Anayasa’nın 10. maddesinde yapılan bir değişiklikle devletin kadınlar lehine alacağı tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı düzenlenerek kadınlar lehine pozitif ayrımcılık kabul edildi.

Türk Ceza Kanunu’nda 2004’te; kasten öldürme suçu, kasten yaralama, işkence, eziyet, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma gibi birçok suç bakımından suçun kadına (özellikle gebe kadına) ve eşe karşı işlenmiş olması, suçun nitelikli hâli olarak düzenlendi. Buna ek olarak iş yerinde cinsel taciz kavramı getirildi. Bu kavram böylece hayatımıza girmiş oldu ve bu durum cinsel taciz suçunun nitelikli hâli kabul edildi.

AK Parti’den önce indirim nedeni sayılan “töre saikiyle” kasten öldürme suçunun işlenmesi, suçun nitelikli hâli olarak kabul edildi ve verilecek cezaların artırılması sağlandı.

Aynı düzenlemeyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülen insanlığa karşı suçlar arasında cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı, zorla hamile bırakma, zorla fuhşa sevk etme suçları da sayıldı.

Zorla ırza geçme ve zorla ırza tasaddi kavramları kaldırılarak yerine cinsel saldırı ve çocukların cinsel istismarı kavramları kullanılmaya başlandı.

Kasten yaralama suçunun üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı işlenmesi suçun nitelikli hâli olarak kabul edildi ve bu hâller şikâyete tabi olmaktan çıkarıldı.

KADIN-KIZ AYRIMI KALKTI

Cinsiyet farklılığı nedeniyle ayrımcılık yapmak suç olarak düzenlendi ve “karı” kavramı yerine “eş” kavramı kullanılmaya başlandı. Kadın-kız ayrımına yer verilmeyerek eşitsizlik giderildi. O zamana kadar bazı suçlar bakımından cezanın belirlenmesinde bir kriter olarak kullanılan evli-bekar ayrımı kaldırıldı.

TCK’nın 287. maddesinde hukuka aykırı biçimde kadınlara bedensel muayene yapılması bağımsız bir suç olarak tanımlandı.

Yine TCK’da 2014’te yapılan değişikliklerden sadece birkaçını sıralarsak; cinsel dokunulmazlığa karşı suçların cezalarının kademeli olarak artırılmasını, cinsel taciz (söz atma) suçunun çocuğa karşı işlenmesi hâlinde verilecek ceza artırımını, suçun işlenmesini kolaylaştıran vesayet, kamu görevi, koruyucu aile, kayın hısımlığı gibi bazı faktörlerin ağırlaştırıcı sebep kabul edilmesini, ensest ilişkinin cezasının önemli derecede artırılmasını, cinsel saldırı suçundan hapis cezasına mahkûm olanların, koşullu salıverilme sürelerinin artırılmasını sayabiliriz.

Ve bunlara çocuklara karşı işlenen bir suçtan dolayı ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezası alanların ceza infaz kurumlarında daha uzun süre yatmasına yönelik düzenlemeyi ekleyebiliriz.

BOŞANILAN EŞE KARŞI İŞLENEN SUÇA “NİTELİKLİ HÂL”

2020’deki İnfaz Paketi’nde kadın ve çocuklara karşı işlenen şiddet suçlarında caydırıcılığın sağlanması amacıyla kasten yaralama suçunun canavarca his saiki ile (yüze kezzap atmak suretiyle) işlenmesi hâlinin suçun nitelikli hâlleri arasına alınması pek çok yeni düzenlemeden sadece biriyken 2021’deki 4. Yargı Paketi’nde kasten öldürme (madde 82), kasten yaralama (madde 86), eziyet (madde 96), kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (madde 109) suçlarının “boşanılan eşe karşı işlenmesi de nitelikli hâl olarak” düzenlendi.

2022’de TCK’da yapılan yeni düzenlemelerle kadına karşı şiddetle daha etkin mücadele edilebilmesi ve caydırıcılığın sağlanabilmesi amacıyla, kasten öldürme, kasten yaralama, tehdit, işkence, eziyet gibi suçların kadına karşı işlenmesi hâlinde cezaları daha da artırıldı.

Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu, tutuklama nedeni varsayılan katalog suçlar arasına alındı. Israrlı takip, müstakil suç olarak düzenlendi. Israrlı takip suçunun çocuğa ya da ayrılık kararı verilen veya boşanılan eşe karşı işlenmesi, mağdurun okulunu, iş yerini, konutunu değiştirmesine ya da okulunu veya işini bırakmasına neden olması, hakkında uzaklaştırma kararı verilen fail tarafından işlenmesi, nitelikli hâl olarak düzenlendi. Vekili bulunmayan şiddet mağduru kadınlara istemleri hâlinde, baro tarafından ücretsiz olarak avukat görevlendirilmesi sağlandı.

Maalesef yerimiz dar. O yüzden bunlar buraya sığdırmaya niyetlendiğim düzenlemelerin sadece birkaçı diyebilirim.

Sadece bunlara bile bakmadan önce bir kadın olarak ben de kadın hakları konusunda yasal düzenlemelerden daha iyisini istiyorum, baktıktan sonra da daha fazlasını bekliyorum.

Ama aynı zamanda da meğer eskiden bunların hiçbiri yokmuş, bugünümüze şükür diyorum.

Biz kadınların hakları, “Sana söz yine baharlar gelecek” diyenlere kalsaymış, demek bugün hâlâ yerimizde sayıyor olurmuşuz.