Müthiş bir ahmaklıkla hayat paylaşıyoruz. Ömrümüz bu ahmakların küçük dünyalarını tatmin etmekle geçiyor. Yalnızca amme efkarı bazında değil, devlet olarak da attığımız her adımda, bu dıştan güdümlü zihinlerin müzmin reflekslerini hesap etmek zorunda kalıyoruz. İlerici hamlelerimizi daha da ileri taşımakla meşgul olacakken, milletçe, bu kalitesiz tiplerin ‘’ilericilik’’ kılıflı ideolojik yobazlıklarıyla uğraşıyoruz.

Beyin fonksiyonları enteresan çalışıyor. Besleme medyadan, tasmalı fikir şeflerinden, gerizekalı sanatçı(!)lardan, iş değil yalan üreten politikacılardan etkileniyorlar çünkü. Eğer Atatürkçü bir kimlikleri varsa onları ikna etmeniz de imkânsız. Torpilliler zira. Kurdukları sığ evrende kendi cumhuriyetlerini yaşıyorlar.

Biraz güncel gidelim:

Sabah akşam Lenin, Stalin övüp küreselci Biden’i kurtarıcı belliyorlar mesela. Trump hadsizinin yerine pedofili bir ‘’Avrupa’’ soylusunun ABD başkanı seçilmesini; demokrasinin zaferi gibi görüyorlar. Üstüne inandıkları bu zaferin Türkiye’ye de sirayet etmesi için canla başla çalışıyorlar. Ağızlarından özgürlük ve demokrasi lafları da düşmüyor tabii. Türkiye’nin IMF’ye borçlanma ihtimaline bile aşıklar. Böyle bir felakete zemin hazırlayacak her türlü spekülasyona başvuruyorlar. PKK ve FETÖ sevdalarına hiç girmeyelim…

Kan değerleri düşük. Yok denecek kadar az. ‘’Aydınlık’’ kılıflı mandacı ideallerini yeşertmek için; Çin’e, Amerika’ya, Fransa’ya, Rusya’ya bağlıyorlar umutlarını. Ermenistan’dan dahi medet umuyorlar yahu. Öyle kalitesizler. ‘’Ne mutlu Türk’üm diyene!’’ ilkesi bir yere kadar sonuçta…

İzmir depremini hatırlayalım. İmar planlarında bin bir şaibe yapan, emniyetli bir şehirleşmeyi önemsemeyen, hatta evrak takibini beceremeyen, deprem bütçesini kısan CHP’li belediyeleri değil de; zelzelenin yaşandığı ilk andan itibaren son derece titiz ve profesyonel bir organizasyon işleten devleti suçladılar. Devlet ricalinin; olay mahalline gelip depremzedelerle görüşmesine, onlara moral vermesine, bilfiil arama-kurtarma çalışmalarına katılmasına bile elitist, sözde bilimsel tafralar attılar. Günlerce enkaz altında sağ kalan iki kız evladımızın, gayet insani bir heyecanla tekbirler eşliğinde kurtarılmasından dahi rahatsız oldular…

Dünyaya bambaşka pencerelerden bakıyoruz özetle.

Vesayet nizamının ihyası için yanıp tutuşuyorlar. Çıkarları için kanlı darbelere alkış tutacak kadar onursuz, özgürlüğün yalnızca kendilerine mahsus olduğuna inanacak kadar ikiyüzlüler. Yerli SİHA, yerli gaz, yapay zeka gibi mevzular; şehir meydanlarına devasa heykeller dikmek kadar anlam taşımıyor onlar için. Türk sınırlarını korumak, Türkiye’nin Türkiye’yi aşan mana hudutlarını savunmak; gereksiz bir macera onların zihninde. Ahlak meselesine, kadına ve çocuğa ideolojik bakıyorlar. ‘’Atatürk’’ ismi bütün kirleri temizliyor ne de olsa…

Etrafa leş kokular yayan suni temizliklere daha ne kadar maruz kalacağız?