TAKDİM

Ramazan-ı Şerif geldi geçiyor. Türkiye’nin her yerinde camiler dolup taşıyor. Ankara’lılar da başta Hacı Bayram Camii olmak üzere, bundan fazlasıyla nasibini alıyor. Ve yıllardır Hacı Bayram Veli’nin komşusu olan bir gönül adamıyla Ramazan sohbeti yapmak da bize kısmet oluyor. Dr. M. Emin Acar hayatın içinden bir muhterem. Uzun yıllar bürokraside bulunmuş, milletvekilliği yapmış. Dünyaya ilişkin mesleklerini tamam etmiş, şimdi dergâhına gelenlerle sohbet ediyor. Dr. Emin Acar’ın gönül dergâhına uğrayıp bir iftarlık muhabbet için kapısına gelenlerden biri de bizdik. İftarlığımız zeytin ve üzümdü. Muhabbetimizi de sizinle paylaşıyoruz.

Vatan önemlidir, çünkü onun uğruna şehit düşeriz. Vatan ve din için çok savaştık, çok şehit verdik

Allah’ın ipine sarılacağız. Ruhumuzu koruyacağız. İbadetlerimizi aksatmayacağız, Müslüman kardeşlerimizi seveceğiz, kollayacağız. Bir birimize daha çok sarılacağız

Akıl doğruya götürür, zekâ dünyayı kolaylaştırır, ruh Allah’la irtibatımızı sağlar

Kafayı ele bağlarsanız zanaatkâr olursunuz. Eli kafaya bağlarsanız mühendis olursunuz, çok da faydanız olur. Kafayı kafaya bağlarsanız tüccar olursunuz, âlim olursunuz, ilim sahibi olursunuz. Bitmeyen ticaret ise okuyup okutmaktır

Dinler arası diyalog olmaz. Çünkü din tektir. O da Hazret-i Âdem’den Peygamber Efendimize kadar uzanan Tevhid dini olan İslâm’dır. Bu işler boş işler

Üzümün yaş olanı evladır. Yaş olanı cumhuriyettir, yani ruhtur. Kurusu demokrasidir, cepte yenir, çocuklar içindir. Sirkesi, milliyetçiliktir, serttir. Şarabı komünizmdir, yaklaşmayın

Hacı Bayram Veli’ye komşu olan gönül adamı Dr. Emin Acar: “Süt kardeşliği olur, yoğurt kardeşliği olmaz!”

Ramazan’ı yarıladık, hocam ne diyorsunuz?

Ramazan Kadir Gecesi’ne hazırlık için vardır. Aylar içinde Ramazan, Ramazan içinde Kadir’i iyi idrak etmek gerek. Çünkü Kur’an bu gecede indirilmiştir. Özellikle Ramazan’ın 17 ile 27. günleri arasında Kadir’i aramak lazımdır. Bu günlerde ibadetlerimizi sıklaştıralım, cennet tadını almak için başka tatları terk edelim. Bin aydan daha hayırlı olan bu günü yakalamak gerek. Milletimiz de bu ayı sağlık ve huzur içinde idrak ediyor. Hamdolsun oruç tutanımız fazla, Kur’an okuyan gençlerimiz çoğalıyor. Her sokak, her ev, her cami Kur’an’la bu ayda daha çok şerefleniyor. Öyle ‘oruç tutanlar azaldı’ diyenlere falan inanmayın, bu millet oruca da Kur’an’a da her zaman aşk ve hürmetle bağlıdır. Güzel bir Ramazan geçiriyoruz. Ramazan ayı bereket ayıdır ve gördüğünüz gibi bizim soframız da bereketlendi.

Şu saate kadar sürekli birileri kapınızı çalıyor ve siz onlara ekmek dağıtıyorsunuz…

Ekmek mübarektir. Allah kimseyi ekmeksiz bırakmasın. İhtiyacı olan kardeşlerimiz gelip alıyorlar. Kapımız herkese açık. Buğday, insanı sakin kılar. Ekmek yiyen adam cinayet işlemez. Huzurlu olur. Biliyorsunuz, Somuncu Efendi hazretleri de ekmek dağıtırdı. Bunu sürdürmekte fayda vardır. Medine’de süt ve hurma, Mekke’de zemzem ve ekmek makbuldür.

Ekmek neden bu kadar önemli?

Biraz önce de söylediğim gibi ekmek mübarektir, Hazret-i Adem’den bu yana… Ekmek yemeyen insanlar cani olur. Bakın Çinliler yılan yiyorlar, maymun beyni yiyorlar, Avrupalılar da ekmek yemiyor ve bol bol cinayet işliyorlar. Ekmek yemeyen insan gergin olur. Bakın biz Türklerde Allah’ın Celal değil, Cemal sıfatı görülür. Belki bunda ekmeğin bir hikmeti vardır. Bir de üzüm çok önemlidir.. Ben Özal’ın başbakanlığı zamanında okulda çocuklara üzüm dağıtılmasını tavsiye ettim. Ve dağıttılar da, çok da iyi oldu.

Peki hocam üzümün önemi nereden kaynaklanıyor?

Hazret-i Peygamber her sabah üzüm yerdi. Kırk derde devadır. Üzüm zihni açar, sigara, alkol, uyuşturucu gibi alışkanlıklardan uzak tutar. Ancak üzümün yaş olanı evladır. Yaş olanı cumhuriyettir, yani ruhtur. Kurusu demokrasidir, cepte yenir, çocuklar içindir. Sirkesi, milliyetçiliktir, serttir. Şarabı komünizmdir, yaklaşmayın.

Hocam bu beslenme meselesi üzerinde niye bu kadar çok duruyorsunuz?

Evladım, beden emanettir, emanete ihanet etmemek gerekir. Mühim olan helal yiyecektir. Helal yoldan kazanılan lokmadır. Baklagillere önem verin, etten daha iyidir. Süt içmeye devam edin, çünkü sadece insanoğlu için bebeklikten sonraki dönemde süt vardır. Hayvanlar belli dönemden sonra süt içmezler. Peygamberimiz ölünceye kadar süt içmiştir. Kadınlar günde 1.5, erkekler 1 litre süt içmelidir ki kemikleri sağlam olsun. Süt, osteoporozu yani kemik erimesini engeller. Bakın sütkardeşliği vardır ama yoğurt kardeşliği yoktur. Süt önemlidir. Şimdi hormonlu yiyeceklerle yeni nesli tüketiyorlar, bu büyük bir tehlike.

Bizi bekleyen başka ne gibi tehlikeler var?

Yiyeceklerimize dikkat edeceğiz. Bunun dışında bizi bekleyen üç tehlike daha var. Giydiklerimiz, spor ve cehalet. Özellikle gençlerimiz dar pantolonlar giyiyorlar. Bu çok tehlikeli. Allah korusun gelecek neslimiz olmayabilir. Çünkü dar pantolonlar hem kadında hem erkekte üremeyi bitirir. Kısırlığa yol açar. Pantolon giysinler, ama dar olmasın. Spora gelince, elle oynanan sporlar faydalıdır. Hentbol voleybol gibi elle oynanan sporlar iyidir. Çünkü el beynin icra heyetidir. Eli kullanan adam beynini de kullanır. Oysa futbol ayakla oynanıyor ve kafayla topa vurmak beyin hücrelerini öldürüyor. İngiltere’de holiganizmin önemli sebeplerinden biri de bu sporun yaygın olmasıdır. Hatta ben futbolun elle de oynanabilir bir spor olması gerektiğini defalarca söyledim. Bu arada iki de spor vardır ki çocuklara öğretilmesi farzdır. Yüzme ve harp sporu. Yüzmeyi anneler, harp sporunu da babalar çocuklarına öğretmelidir. Bizde çok şükür ki askerlik paralı değil ve harp sporunu öğreniyor çocuklarımız. Paralı vatan savunulmaz. Bir tehlike daha var demiştik, o da cehalet. Çocuklarımızı cahil bırakmayalım. Kız erkek fark etmez, onları okutalım.

Madem her işin başı eğitim diyorsunuz, muhabbetimize eğitimle devam edelim mi?

Okuma farzdır. Kur’an da “ikra” hitabıyla başlar. Bu millet tarihin her döneminde ‘ikra kapısını’ açık tutmuştur. Selçuklu ve Osmanlı devletleri ‘ikra’yla kurulmuştur. Müslüman kardeşliği dediğimiz ahilik bu devletlerin harcı olmuştur. Ahi ocakları devlet adamı, asker yetiştirmiştir. Bugün de dünyanın her yerine Kur’an öğretmeye giden bu milletin çocuklarıdır. Afrika’dan Amerika’ya kadar her kıtada Kur’an öğreten Türklere rastlarsınız. O yüzdendir ki Allah biz Türkleri bir çok musibetten korumuştur. En son Allah’ın üstümüzdeki elini Irak’ta savaşa girmeyerek hissettik. Çünkü sahih hadislerde ‘Fırat’taki ateşe girmeyin, oraya girenler perişan olacak’ mealinde haberler veriliyor. Çok şükür ki biz de girmedik. Evet eğitime önem vermeliyiz, özellikle de teknik eğitime. Cumhuriyetin ilk yıllarında köy enstitüleri açılmıştı. İlk zamanlar köyde zirai teknik konularda köylüye büyük katkıları da olmuştu. Ama sonraları işi komünizme döktüler ve bu hayırlı projenin sonu kötü oldu. Şimdi de ziraat mühendislerini, elektrik mühendislerini köydeki öğretmensiz okullara göndermek gerekir. Köylünün onlara ihtiyacı var.

Eğitimin dışında hayatta hangi durakları gözden kaçırmamalıyız?

İnsan hayatında dört ocak vardır. Bunlara sahip çıkmak gerekir. Aile ocağı, din ocağı, vatan ocağı ve hac.. Aile önemlidir, çünkü din orada öğrenilir. Anaya babaya saygı ve hürmette kusur etmemeliyiz. Eşimizle iyi geçinmeliyiz. Çocuklarımızı iyi yetiştirmeliyiz, çünkü onlar emanettir. Çocuklarınızı hayırlı evlatlar olarak yetiştirin ki amel defteriniz kapanmasın. Hac da aile ocağı gibidir. Peygamberin yaşadığı yerleri görmek, onu görmek gibidir. Vatan önemlidir, çünkü onun uğruna şehit düşeriz. Vatan ve din için çok savaştık, çok şehit verdik. Vatansızlık kötüdür, Allah kimseyi vatansız bırakmasın. Biliyor musunuz, Mekke ve Medine’den sonra yaşanılacak tek yer burasıdır.

Son günlerde hem Avrupa’da hem de ülkemizde insan hakları ve azınlıklar konusunda raporlar hazırlanıyor. Alevileri, Kürtleri azınlık gibi göstermek istiyorlar. Neler oluyor?

Azınlıklar diye biz gayr-i müslimlere deriz. Ne aleviler ne de Kürtler gayr-i müslimdir. Her iki kesimi de yoldan çıkarmaya çalışıyorlar. Bunlara alet olmasınlar. Çünkü azınlık olanlar bu raporları hazırlayan içerideki gayr-i müslimlerdir. Bunlar Osmanlı’nın başına da bela olmuşlardı. Bizde ırk ve kavmiyet davası yoktur. Üstünlük takvadadır. Müslümanlık olunca hepsinin aşısı aynı olur. Kürt Türk ayrımı olmaz.

Peki dinler arası diyalog için ne buyurursunuz?

Dinler arası diyalog olmaz. Çünkü din tektir. O da Hazret-i Âdem’den Peygamber Efendimize kadar uzanan Tevhid dini olan İslâm’dır. Bu işler boş işler. Diyaloğa ihtiyaç olsaydı Hazret-i Muhammed gelmezdi. Peygamber Efendimiz insanların sadece alışkanlıklarını değiştirmek için gelmedi. Allah’ın varlığını insanlar zaten kabul ediyordu. Peygamberimiz geldi, insanları tek olan Allah’a davet etti. Şirk koşmamalarını söyledi. Bir milletin sadece alışkanlıklarını değiştirmedi, top yekûn düşünme ve dünyayı anlama şeklini değiştirdi. O son Peygamberdir ve diğer dinler onun diniyle tamam olmuştur. Şimdi bu diyalogdan sonra bir de misyonerler Türkiye’de faaliyet gösteriyormuş diyorlar. Korkmayın bir şey olmaz. Çünkü biz dene’yiz onlar saman. Deneyi ekersin tohum çıkar, samanı ise hayvanlar yer gübre olur. Onlar yüzlerce yıldır bu işi yapıyorlar ama çok şükür Müslümanlar dinine daha çok sarılıyor. Kim gübre olmak ister..

Bütün bu kuşatılmışlıklardan sonra bizler psikolojimizi nasıl iyi tutacağız?

Allah’ın ipine sarılacağız. Ruhumuzu koruyacağız. İbadetlerimizi aksatmayacağız, Müslüman kardeşlerimizi seveceğiz, kollayacağız. Bir birimize daha çok sarılacağız. Aklı muhafaza için ilim gerekli, zekâyı muhafaza için bilim ve teknik, ruhumuz için de ibadet gerekli. Akıl doğruya götürür, zekâ dünyayı kolaylaştırır, ruh Allah’la irtibatımızı sağlar. Bunlar hep birlikte olmalı ki psikolojimiz düzgün olsun.

Geçmişte aktif siyasetin içinde de bulunmuş biri olarak siyaset konusunda neler söylersiniz? Siyasetle uğraşalım mı?

Siyaset farzdır. Siyaset hayatın her alanında vardır. Siyasetsiz bir aile bile düşünemezsiniz. Politika ise başka bir şeydir. Siyaset İslam’ın aracıdır, politika ise demokrasinin aracıdır. Devleti ayakta tutmak, milleti huzurlu yaşatmak için siyaset vardır ve hep olacaktır. Başıbozuk düzen olmaz. Gençler de bu ülkede söz sahibi olmak için siyasete girsinler, yönetmeyi öğrensinler. En başta Peygamber Efendimiz hem hayatın hem de siyasetin içindeydi. Hayatı hep mücadele içinde, zorluk içinde geçti.

Günümüzde Müslümanlar fakir olmaktan yüksünüyorlar, zenginler de fakirleri görmüyorlar, nereye gidiyoruz?

Fakirlik günah değildir, yeter ki isyana götürmesin. Ama Müslümanlar çalışıp zengin olmalılar. Bir lokma bir hırkayla yaşayalım yine, ancak dağıttıktan sonra yaşayalım. Biz zengin olmazsak kim dağıtacak? Merhametli insanlar zengin olsun. Hazret-i Ebubekir zengin olmasaydı o dönemde Müslümanlar daha da zorluk çekerlerdi. O tacirdi, biz de ticaretle uğraşmalıyız. Çünkü rızkın onda dokuzu ticaret, onda biri sanat ve ziraattadır. Kafayı ele bağlarsanız zanaatkâr olursunuz. Eli kafaya bağlarsanız mühendis olursunuz, çok da faydanız olur. Kafayı kafaya bağlarsanız tüccar olursunuz, âlim olursunuz, ilim sahibi olursunuz. Bitmeyen ticaret ise okuyup okutmaktır.

Çok güzel bir sohbet oldu, ağzınıza sağlık. Muhabbete Ramazan’la başlamıştık, Ramazan’la bitirelim…

Evet, şimdi iftarımızı da yaptık, haydi namaza gidelim. Aman Ramazan ayında ibadetlerinizi sıklaştırın. Gece namaza kalkın, Kadir’i yakalayın. Onu yakalarsanız hissedersiniz. Çünkü kıldığınız namaz Kâbe’de kılınan namaz tadında olur, hafiflersiniz.