Katil Netanyahu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı, kuyruk acısı ortaya çıktı. Bizzat soykırımcının ta kendisi anlattı. Bu çarpıcı gelişmeyi ele alacağız ve fakat nasıl bir konjonktürde bu söyler öne çıkıyor, önce bunu anlamak gerekiyor.
Soykırımcı İsrail, Gazze’yi dümdüz etmek ve işgali Gazze’nin tümüne yaymak için harekete geçti.
Netenyahu,29 Eylül’de Beyaz Saray’da ağırlanacak. Trump’ın göreve gelmesinden sonra dördüncü ziyareti olacak. Hatırlanırsa, bir önceki ziyaretinde Katil, ABD kongresinde resmen şov yapmıştı. Konuşması onlarca kez ayakta alkışlanarak kesilmişti. Trump ise oturacağı zaman sandalyesini çekmişti.
ABD, İsrail’in yörüngesinden çıkamıyor. ABD Başkanları şantaj dosyaları üzerinden Siyonizmin esiri konumunda.
İsrail, işte bu nedenle kendini çok güçlü hissetmekte. Ve bu nedenle kuduz bir köpek gibi sayısız ülkeyi bombaladı.
Peki yaşananlara dışardan nasıl bir tepki var?
En çarpıcı gelişme, Birleşmiş Milletler’den geldi. Birleşmiş Milletler, İsrail’in Gazze katliamını ‘soykırım’ olarak resmen tespit etti. Bu gelişme çok çok önemli. Tüm sular durulduğunda Netanyahu ve ekibi yargılanabilir ve İsrail, Filistin’e tazminat ödemek zorunda kalabilir. Almanya’yı unutmayın! Hala İsrail’e tazminat ödemeye devam ediyor.
Tıpkı Doğu’da olduğu gibi Batı’da iktidarlar çoğunlukla sınıfta kaldı.
Halklar, iktidarlardan farklı bir ses veriyor. Süreçte etik pozisyon alamayan Batılı hükumetler tıpkı doğudaki diktatörlükler gibi halktan kopuk hale geldi.
Sumud Filo’su yolculuğuna devam ediyor, insanlığın vicdanı olarak İsrail terörizmine “hayır” diyor ve Gazze ablukasını delmek istiyor.
NETENYAHU’NUN TRAVMASI EN ŞEDİT BİÇİMDE TEKRARLANACAK
Geçtiğimiz Cumartesi akşamı, Sayın Cumhurbaşkanı’nı Kudüs Patriği Theofilos’u kabul etti.
Kudüs’ün Hristiyan ahalisi neden Erdoğan’a gelme ihtiyacı hissetti? Adaletin ve huzurun yegane uygulayıcısının yine bu topraklarda olduğunu biliyorlar da ondan.
Bakınız hediyesi çok ilginç. Adeta mesaj dolu!

Dolmabahçe’de gerçekleşen görüşmede Patrik, Erdoğan’a tablo hediye etti. Tabloda; Halife Ömer bin Hattab’ın 638 yılında Kudüs’ü fethettikten sonra Hristiyanlara can ve ibadet özgürlüğü tanıyan emanname belgesi yer alıyordu. Yani bölgenin Hristiyanları, güven ve istikrarı ABD’de ya da İsrail’de değil, yine Müslüman Türklerde bulabileceklerine inanıyorlar.
Türkiye, tarihi mirası gereği istese de Kudüs’ten kopamaz.
Bir dönem bu ülkede tarihiyle küs ve geçmişini inkar eden profiller Başbakan oldu. İşte onlardan biri Mesut Yılmaz idi. Bakınız Netanyahu ne anlatıyor? Burada Erdoğan’ın Kudüs sevdalısı geçmişi de bir kez daha ortaya çıkmakta.
Katil Netanyahu: “1998’de Başbakan Mesut Yılmaz’ı ağırladım. O dönemlerde ilişkilerimiz böyle değildi, çok iyiydi. Ondan bir taş tablet istedim. O da bana ‘Bir belediye başkanı (Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan’a istinaden) var ve başını çektiği İslamcı bir siyaset’ dedi. O nedenle veremeyeceğini yoksa onu sinirlendireceğini söyledi.
Erdoğan, bak işte şimdi Kudüs‘teyim, burası bizim şehrimiz. Sizin şehriniz değil, bizim şehrimiz.”
O dönem Başbakan’dan istenen ve Erdoğan’ın belediye başkanı olması nedeniyle “verilemeyen” tablet, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde yer almakta.

Müze’nin müdürü, tabletin kayıt tarihini 1883 olarak belirtti. Tablet, Osmanlı toprağı olan Kudüs’ten Osmanlı başkentine getirilmiş ve İsrail diye bir devlet kurulmadan önce müzemize kaydedildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu gelişme üzerine “27 yıl önce koyduğumuz tavrı unutmayacaklar” dedi. Ve sözlerine şöyle devam etti: "Asırlarca İslam’ın bayraktarlığını üstlenen bir milletin efradı olarak 400 yıl Kudüs-ü Şerif'e hizmetkarlık yapmanın şerefini yaşadık. Kalbimizin yarısı Mekke yarısı Medine’dir. Bunların üstünde de bir tül misali Kudüs var. Netanyahu bunları bilmez. 400 yıl Kudüs-ü Şerif'e hizmetkarlık yapma şerefini yaşadık. Namahrem ellerin kirletmesine izin vermeyiz. Hitler özentisi tiplerin kuyruk acısı hiç geçmeyecek.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajı çok net!
Siyonistler, istedikleri kadar işgal yapsınlar, Müslüman toplum ve Hristiyan ahali tarafından kabul görmeyeceklerdir.
Her iki kesim de yönünü İstanbul’a, Ankara’ya dönmüş durumdadır.
Erdoğan, ceddi olan Yavuz Sultan Selim Han, Kanuni Sultan Süleyman Han ve II. Abdülhamid Han’ın yolundan gitmekte.
Büyük padişahların sayesinde, Kudüs; vakıf şehir haline getirilerek ümmete tapulanmıştır. Kudüs, ümmete zimmetlidir; tapusu da İstanbul'dadır.
Kudüs’ün tapusu hâlâ Osmanlı mührüyle bizim arşivimizde duruyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu emanetin bekçisi olarak aktif pozisyon alıyor.
Gerekli hamleler sadece ve sadece zaman meselesidir, emin olunuz.