Ödev yarası kapanmaz; çünkü bir öğrenciye verilen yanlış ödevlerin zararının telafisi mümkün değildir. Her gün milyonlarca gencimize öğretmenleri tarafından, eski tabirle “ödev”, yeni adlandırmayla “görev” veriliyor. Bu görevlerin niteliği, geleceğimizi şekillendirecektir. Öğretmenlerimizin bu olguyu göz ardı etmemeleri gerekir. Türk milli eğitiminde yaklaşık 13.000.000 ilköğretim ve ortaöğretim öğrencisi var. Bu öğrencilerimize sadece bir günlüğüne lüzumsuz bir ödev verilmiş olsa. Bu ödev de bir saatte yapılacak bir ödev olsa, ülke geleceğinden 13.000.000 saat çalınmış olur.  Öğrencilerimize verilecek ödevler; onların yeteneklerini, bakış açılarını, hayatı algılayışlarını geliştirici mahiyette olmalıdır. Dolayısıyla seçilecek ödev konuları öğretmenlerimiz tarafından hassasiyetle seçilmelidir. Öğrencilerimize katkı sağlamayacak ödevlerden kesinlikle kaçınılmalıdır. İyi planlanmamış bir ödev, öğrenciyi eğitim öğretimden soğutabilir. Bu tarz ödevler, öğrencide telafisi mümkün olmayan yaralar açar. Bunların aksine; iyi planlanmış bir ödev de, öğrenciyi derse ve öğretmene daha iyi bağlayacaktır, öğrencinin öğrenme azmini kamçılayacaktır.

“MIŞ” GİBİ ÖDEV

Eğitim üzerine her gün yeni düzenlemeler yapılmaktadır. Bu düzenlemeleri öğretmenlerimizin algılamasında ve uygulamasında zaman zaman aksamalar meydana gelmektedir. İnternet ödevleri konusuna da bu bağlamda bakılabilir. Bir ödev hazırlanırken, şu sorulara net cevaplar verilebilmelidir:

Ödevin veriliş amacı nedir?Ödevin öğrenciye kazandıracakları nelerdir?Ödevin değerlendirme ölçütleri nelerdir?Ödev, nasıl bir şablona göre hazırlanacaktır?Öğrenci, internet ödevini araştırırken hangi ölçütleri kullanacaktır?

İyi planlanmamış bir ödev, Doğan Cüceloğlu’nun tabiriyle “mış gibi bir ödev”dir.

Güzel Türkçemizde bu durumu karşılayan pek çok deyim vardır. “Eş dost alışverişte görsün” de bunlardandır. Öğrenciye, sırf laf olsun diye ödev vermemek gerekir.

KONULAR, ÖĞRENCİYİ CEZBEDECEK TARZDA SUNULMALIDIR

Bir ödev konusu; öğrencinin merakını kamçılıyorsa, onda öğrenme heyecanı oluşturuyorsa, konu iyi seçilmiş demektir. Öğrenci, o ödevi isteyerek yapacaktır, o ödeve kendinden bir şeyler katacaktır. Aksi takdirde ödevler, sadece puan almak için, baştan savma yapılacaktır. Ödevi ilaca benzetecek olursak, hedefi 12’den vuran ödev, yan etkisi olmayan ilaca benzer. Kusurlu ödev ise, maalesef yan etkilerle yüklü ilaç gibidir.

ÖĞRENCİYE İNTERNET ÖDEVİ (GÖREVİ) VERİLİR Mİ?

İnternet, hayatımızdaki olmazsa olmazlar arasına mı giriyor, ya da bize mi öyle geliyor? Bugüne kadar yoktu, o olmadan da yaşanıyordu. İnternet çıktı, mertlik bozuldu. Netsiz ödevlere, ödev denilmiyor artık. Ödev, denilince akla sadece internet üzerinden yapılan ödevler geliyorsa, vay halimize… Aslında, hayatımızdaki kavramlara yüklenen değerleri belirleyen unsur, şartlanmalarımızdır.

Günümüzde internet, diğer alanlarda olduğu gibi eğitim hayatında da yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu kullanım, bilinçli olduğu sürece bir sorun çıkmamaktadır. Bilinçsiz kullanımlarda ise, telafisi mümkün olmayan zararlar ortaya çıkmaktadır.

GÖREVLER, EBEVEYNE Mİ ÖĞRENCİYE Mİ VERİLİYOR?

İnternet ödevleri konusunda bir sorun da, görevlerin kime verildiği konusudur. Özellikle ilk kademe öğrencilerine verilen görevlerden bazıları, ebeveyn görevleridir. İlköğretim ikinci sınıf öğrencisi, internet aramalarının nasıl yapılacağını, sonuçların, bir word sayfasında nasıl birleştirileceğini, sayfanın nasıl düzenleneceğini, çıktının nasıl alınacağını bilemeyeceği için, görev anne-babaya verilmiş oluyor. Anne-baba da bu görevin, öğrenciye ne kazandıracağı sorusuna doğal olarak cevap bulamadığından isyan ediyor. Sonuçta, çocuk eksi puan almasın, mutsuz olmasın diye görev yerine getiriliyor. Geçenlerde bir velimiz, bu konuda öğretmenlerin: “Bu anne-babalara zamanında yeterince ödev vermedik. Şimdi bari acısını çıkaralım da çalıştıralım şunları.” gibi düşündüğü şeklinde nükteli bir açıklama getirmişti.

ÖDEV, SADECE ÖĞRENCİNİN DEĞİL; ÖĞRETMENİN DE AYNASIDIR

Bu konuda şöyle bir iddiada da bulunabiliriz. Verdiği ödevden, ödev konusundan, o ödevin işlevsel bir ödev olup olmamasından, o ödevi veren öğretmenin eğitime yaklaşımı anlaşılabilir. Ödev konusunun belirlenmesinden, takibine kadar bütün aşamalar; öğretmenin, meseleye yaklaşımı konusunda ipuçları vermektedir. Öğretmenlerimizin, işin bu yönünü gözden ırak tutmamaları gerekir.

ÖDEV TAKİBİ YAPILMAZSA, ÖĞRENCİDE SORUMSUZLUK DUYGUSU GELİŞİR

Verilen ödevlerin kontrol edilmesi de ayrı bir konudur. Öğrenci, bu konuda, öğretmene göre tavır sergilemektedir. Verdiği ödevi zamanında, prensipli bir şekilde takip eden, bununla ilgili kayıt tutan öğretmenin verdiği ödevi ciddiyetle yaparken; aksi yönde davranan öğretmenin verdiği ödevi yapmamaktadır. Bu konu, öğrenci gözünde öğretmen imajını şekillendiren önemli mefhumlardandır. Verilen ödevler düzenli olarak kontrol edilmiyorsa, öğrencide sorumsuzluk duygusunu geliştirebilir. Oysa ödevin temel amacı, öğrencide sorumluluk duygusunu geliştirmektir.

Günümüzde not defteri uygulaması kalkmıştır. Bazı öğretmenlerimiz, bırakın ödev takip çizelgesi tutmayı, not çizelgesi bile tutmamaktadır. Ödev yoklaması bilgileri, karalama kâğıtlarına değil de mutat bir çizelgeye tutulmalıdır. Not bilgileri de aynı çizelgede olmalıdır. Bu çizelge sayesinde öğretmen, öğrencinin genel gidişatını görebilir, öğrenci velisi bilgi istediğinde, veliye bilgi verebilir.

Velhasıl, ödev meselesi, memleket meselesidir. Bu meseleyi çözebilirsek eğer, gelecekte sorumluluk sahibi bir nesil bekleyebiliriz. Çözemezsek… düşünmek istemiyorum.