Suriye’nin güneyinde bulunan ve Dürzilerin kalesi olarak bilinen Suveyde kentinde, 10 gündür Esed rejimine karşı sivil isyan devam ediyor. Oldukça kapalı bir toplum olan Dürziler, kent ve çevresini ifade eden Cebel el-Arap bölgesinde yaşıyor. Bununla birlikte Ürdün, İsrail ve Lübnan’da da Dürzi topluluklar bulunuyor.

Fatımiler döneminde Şii mezhebine benzer İsmaili mezhebinden koparak Hz. Ali’nin torunu Cafer es-Sadık’ın imametini reddeden bu topluluk, 6. Fatımi Halifesi Hakim Biemrillah’a uluhiyet izafe eden ve oldukça enteresan inançlara sahip bir mezhep olarak o dönem yukarıda saydığım üç ülkeyi içeren Suriye’de de yayıldı. Burada tarihsel bilgiyi bırakarak güncel açıdan, Suveyde’de yaşanan isyandan sonra Esed rejiminin Halep’teki protestolara ateş açarken Suveyde’deki protestoculara ateş açmamasına “Dürziler İsrail’in koruması altında olduğu için rejim cüret edemiyor” şeklinde getirilen açıklamaların doğru açıklamalar olmadığını söylemeliyim. Zira evet İsrail’de yaşayan Dürzi topluluğun işgal rejimiyle arası iyi olsa da Lübnan’daki Dürzilerin büyük kısmı İsrail’e düşman. Suriye’de ise Dürzilerin İsrail ile ilişkilerine dair bir kanıt yok.

Dürziler, 2011’de başlayan Suriye devrimi sırasında tarafsız kalmış ve rejimle (kuzeyde PKK/PYD ile yapılan anlaşmaya benzer bir şekilde) Suveyde’deki asayişin kendileri tarafından oluşturulan silahlı komitalarca sağlanması temelinde bir uzlaşıya varmıştı. Bu noktada Dürzilerin esasen devrime katılmaya daha meyilli olmakla birlikte her seferinde Yermük Mülteci kampında bulunan Filistinli FKÖ fraksiyonlarının çabalarıyla devrimden uzak tutuldular. Yani İsrail koruması oldukları iddialarının aksine aslında Filistinli grupların marifetiyle Halep, Şam kırsalı, Dera ve diğer şehirler ölürken Suveyde’de Dürziler olayları uzaktan izlemekle yetindiler.

Bozulan ortaklık

Bugün rejime karşı isyan eden Dürzi topluluk ile yönetimi elinde tutan Alevi/Nusayriler arasında geriye dönüp baktığımızda bozulan bir ortaklık görürüz, 1963’te meydana gelen ve Baas Partisi’ni iktidara taşıyan askeri darbenin ardından ordu içerisinde yapılanan ve yenilikçiler olarak nitelenen Dürzi ve Nusayri subaylar 1966’da Salah Cedid, Hafız Esed ve Selim Hatum liderliğinde yönetime el koymuş ve partiyi de ele geçirmişti. Cedid ve Esed Nusayri, darbede fedai rolünü üstlenip 1963’teki darbenin lideri Emin el-Hafız’a bağlı kuvvetlerle saatlerce çatıştıktan sonra onu öldüren Selim Hatum ise Dürziydi.

Şubat ayında meydana gelen bu darbeden 7 ay sonra Cedid ve Esed, Dürzi subayların planladığı bir darbeyi tesadüfen içki masasında öğrendi. 200 kadar Dürzi subay o günlerde ordudan uzaklaştırıldı. Ancak bu olaylarda Hatum’un ismi geçmemişti. Hatum, olayın ardından Dürzilerle arayı bulmak için Cedid ve kurmaylarının Suveyde’ye gitmesini fırsat bilerek bir baskınla onları esir aldı ancak unuttuğu bir şey vardı. Zira hava kuvvetleri, Hafız Esed’in kontrolündeydi ve o gün Esed uçaklarını Suveyde üzerinde uçurarak Hatum’u tehdit etti. Dürziler o gün bir seçim yapmak zorundaydı ya isyanı sürdürüp savaşa gireceklerdi ya da Hatum’u desteklemeyeceklerdi. Dürziler ikinci yolu seçti ve Hatum da o gün Ürdün’e kaçtı.

Birkaç ay sonra İsrail ile Arap ülkeleri arasında Suriye’nin de dahil olduğu ve Savunma Bakanı olarak savaşın ilk günlerinde İsrail üzerinde uçak uçuran Hafız Esed’in popülaritesini artırdığı 1967 savaşı başladı. Hatum, savaşın anlaşmazlıkları unutturacağını düşünerek Suriye ordusu saflarında savaşmak için Şam’a geri döndü. Ancak havalimanında Esed’in adamları tarafından gözaltına alınarak idam edildi. Bu olay, Dürzileri Suriye’de yönetimden uzaklaştırarak Nusayrileri yalnız başlarına bıraktı. 1970’te Hafız Esed de tüm rakiplerini tasfiye etmiş bir şekilde askeri darbe ile 50 yıl sürecek hanedanlığını ilan etti.

Kritik konum

Dürzilerin kalesi Suveyde, başkent Şam’a yakın mesafede olması ve 2011 devriminin ardından ABD’nin kente yakın noktadaki Tenef askeri üssü civarında olması nedeniyle kritik bir konumda. Bugüne kadar meyilli olsalar da devrime katılmayan Dürzilerin protestolara başlamasının temel nedeni Esed rejimi kontrolündeki bölgelerde yaşanan ve Suveyde’yi de derinden etkileyen ekonomik kriz olarak gösterilse de Dürziler artık rejimin yani eski dostları ve daha sonra düşman oldukları Nusayrilerin konumunun zayıfladığının farkında.

Buna karşılık, Esed’in Halep’te birlikte yürümeye kalkışan üç kişiye ateş açarken Suveyde’de kalabalık protestolara herhangi bir şekilde dokunmamasının temelinde Suveyde’nin yukarda anlatmaya çalıştığım kritik konumu ile kentte bulunan silahlı komitaların rolünün büyük bir önemi olduğuna inanıyorum.

Rejimin Suveyde’de bir çatışmanın içine girmesi, son dönemde ambargo ve yaptırımlarla baskısını artıran ABD’nin Tenef üssü üzerinden harekete geçecek muhalif gruplara vereceği muhtemel bir hava desteği ile kendi sonunu getirebilir. Zira son dönemde Washington açık bir şekilde Rusya ve İran’ın hareketliliklerine karşı hazırlıklı olmak şeklinde gerekçelendirdiği bir askeri yığınak kapsamında Basra Körfezi’ne F-16 ve F-35 savaş uçakları konuşlandırmıştı. Elbette ABD’nin rejime karşı bir askeri hareketlilik içine gireceğine dair çok güçlü karineler henüz yok ama bunun olması halinde Dürzilere de 1966’nın intikamını alma fırsatı doğabilir.