Ekonomik veriler ışığında gelecek planlamasını yaparken bilim ile hareket etmek doğru ve rasyonel bir yaklaşım tarzıdır.

Her bir veri bize geçmişin izlerini gösterirken gelecek adına da neyi nasıl yapmamız gerektiğini aslında bize anlatır.

Özellikle ülkemiz gibi gelişmekte olan ülke kategorilerinde üretim en önemli gelişim aracıdır.

Ülkelerin ekonomik yapılarının büyümesi ile üretim kapasitelerinin artması arasında doğrusal bir ilişki vardır.

Aynı şekilde üretim kapasiteleri ile karlılıkları arasında da doğrusal bir ilişkiden rahatlıkla söz edebiliriz.

Yani üreten ülkeler ekonomik olarak büyüyen ve karlılıklarını da artıran ülkelerdir diyebiliriz.

Tüm bu önermeler doğrultusunda baktığımızda ülkemizin üretim noktasında belirli hedeflerinin olması ve bu hedeflerinde başarılı bir şekilde nasıl gerçekleştirilebileceğiyle ilgili bir yol haritasına sahip olması gerekmektedir.

Hedeflerin en başında her alanda yerli ve milli üretimin önünün açılması gelmeli sonrasında ise bu tür üretimlerin her geçen gün kalite oranını yükselterek yoluna devam etmesi sağlanmalıdır.

Bu uğurda ülkemizin önüne çıkabilecek her türlü engelleme ve aksatma girişimine karşı da ekonominin tüm kurumlarıyla kuruluşları hazır hale getirilmelidir.

Atılan her adım hedefe bizi biraz daha yaklaştırmalı ve başarımızı bir üst basamağa çıkaran bir vesile unsuru olmalıdır.

Sahip olduğumuz jeopolitik konumdan tutun da yer altı veya yer üstü kaynaklarımıza kadar tüm imkânlarımızı katma değeri yüksek üretim için verimli bir şekilde kullanıp yüksek kârlar elde ederek dünya segmentinde ki yerimizi üst sıralara taşımalıyız.

Öyle bir noktaya gelmeliyiz ki üretimin yanında karlılık konusunda da devam eden bir liderlik pozisyonuna yerleşebilmeliyiz.

Dünyanın artık global bir köy olduğunu bilerek hareket etmeli ve her alanda mümkün olduğunca hızlı hareket etmeliyiz.

İçerisinden geçmekte olduğumuz ve ne kadar süreceği konusunda henüz hiçbir kimsenin görüş beyan edemediği pandemi süreci sonrasında ekonomik anlamda oluşacak fırsatları şimdiden tahmin ederek tüm hazırlıklarımızı bu yönde geliştirmeliyiz.

En yakınımızda ki ülkeden bize en uzak ülkeye kadar geniş bir coğrafyaya hitap edebilir ürünlerin üretimi konusunda uzmanlaşmış olarak yol alınmalıdır.

Sektörel bazda büyümeler sağlanmalı ve bu büyümelerde finansal kaynaklara erişimde herhangi bir sıkıntı yaşanmaması adına tüm önlemler en üst seviyede uygulanmalıdır.

Süreç içerisinde yaşanılabilecek tüm aksaklıklarla ilgili çözümler ivedi bir şekilde masaya yatırılarak hangi çözüm metodunun uygulanacağı belirlenmelidir.

Üreten şirketlerimiz bulundukları çevreye ve içerisinde yer aldıkları topluma karşı sorumluluklarını da unutmamalıdırlar. Bu anlamda da üzerlerine düşen tüm borçları fazlasıyla ödemelidirler.

Çevre ve toplumdan uzak şirketlerin ömürleri çok uzun olmamakta dolayısıyla da karlılıkları da üst seviyelerde gerçekleşmemektedir.

Aynı ağaç gibi bir şirkette ne kadar uzun ömürlü olursa ağaçtan faydalanan insan sayısının her geçen gün artacağı düşünüldüğünde uzun yaşayan şirketlerden de kar maksimizasyonu sayesinde gerek ortaklar gerek paydaşlar gerekse de çalışanlar en üst seviyede faydalanacaklardır.

Dolayısıyla da ne kadar çok üretim o kadar fazla kâr anlamına gelecektir ki Türkiye’nin geleceği için bunun önemi oldukça fazladır.