Ligde şampiyonluk yarışı nefesleri kesercesine devam ederken Aykut Kocaman’ın 8’de 8 hesabı da son 4 haftaya girilirken firesiz devam ediyor. Sarı-Lacivertli takım sahasında kümede kalma çabası içindeki Antalyaspor’u verilmeyen bir nizami golü ve bir penaltısına rağmen net bir skorla 4-1 geçerek yoluna devam ediyor. Bu yazımda bu maçın hikâyesine girmeyeceğim. Bugün Fenerbahçe-Beşiktaş arasında geçen hafta oynanan, olaylı derbi için bir başka hikâye yazacağım. Çünkü hâlâ bu maç, bu olaylı derbi futbolumuza acı çektire çektire konuşulmaya devam ediyor.
Öncelikle milli takımla dünya üçüncüsü olmuş Şenol Hoca gibi bir değere yapılanlar kesinlikle hoş değil. Lakin hoca da kendisinin Türkiye’nin ortak bir değeri olduğunu, başka takım taraftarlarının da kendisine saygı ve sempati duyduğunu bilip, ona göre yorumlar yapması gerektiğini bilmesi gerek.
İşte görüyoruz, bazı yayın organlarının reyting avcıları pusu atmış fırsat kolluyor. Ortam gerilsin, biz de koparalım diye bekliyorlar. Bu kaşalotların tek dertleri var, o da Fenerbahçe. Velinimetleri olan bu takım üzerinde bin bir türlü oyun kurgulandıkça onlar da kin ve nefretlerini ekranlardan evimize kadar taşıyorlar.
“Vur abalıya” diye bir hikâye var bilmeyenlere kısa bir özet geçeyim: Eski zamanlarda zenginler çuha şalvar, yoksullar ise aba giyermiş. O günlerden birinde gariban bir köylü ile zengin ağalardan birinin arasında bir ağız kavgası başlamış. Olay alevlendikçe alevlenmiş, tartışma büyümüş. Gırtlak gırtlağa boğuşup birbirlerine girmişler. Kavga olur da halk durur mu? Hepsi, etraflarına halka oluşturmuş, kavgayı hem izliyor hem de körüklüyor. Etraftaki dükkân sahiplerinden biri bakmış kavgayı ayıran yok, birinden biri diğerini öldürecek, “Bre öküzün trene baktığı gibi ne bakıyorsunuz ‘vurun’ ayırın şunları” diye bağırmış. Kavgayı izleyenler arasında dükkân sahibinin çırağı da varmış. ‘Usta hangisine vurayım?’ diye sormuş. Dükkân sahibi ağaya vur desem başıma dert alırım korkusu ile ‘Abalıya vur abalıya’ diye bağırmış.
Söz konusu olaylı derbi için TV’lerde yorum yapanlar ile bu hikâye arasındaki tek fark, abalı peşinde olan dükkân sahipleri değil, onların tetikçileri. E ne diyelim atalarımızın dediği gibi: “Atasını bilmeyen it peşinde gezermiş.”
Bilmem anlatmak isteyip de anlatamadıklarımı anlatabildim mi?
Allah’a emanet olun…