Hafta sonu birkaç gün Antalya’ya davetliydik. Uzun maratonun koşturmanın arasında İstanbul’dan kaçmak iyi gelmedi değil. İstanbul’un o karmaşık havasından çıkıp kendini Akdeniz ikliminde bulmak gibisi yok. İnsanın dönesi bile gelmiyor desem yeridir.

Dört beş günlük hem iş hem tatil serüveninde çok farklı gözlemlerim oldu. Ekonomik anlamda iyi kazanca sahip insanların barındırdığı lüks bir yerde konakladık. Başta güzel gibi geldi her şey. Bir süre sonra güzel gelen durumlar algıladığım kavramlara dair farklı sorgulamaları peşinden getirdi.

Bu yolculuk/sorgulamalardan yola çıkarak birkaç kavramın karşılığını birtakım zengin insanlar ve birtakım hizmet sektörleri için yeniden tanımlayacağım. Belli mi olur, belki de sözlüklere bundan sonra böyle geçer? Ya da böyle geçmelidir…

Açgözlülük: “Asla doymayacağını zannedip paylaşma duygusunu katletmek” Normal şartlarda zengin muhitlerin kavram açıklamasına pek uymaması gereken, istenilen olguya sahip olabilme gücün varken aşağılık kompleksli davranışlar sergileyerek, başkası kaparsa diye endişe / korkulara kapılan ve midesi yerine gözünün doymasını tercih ederek yapılan bencil hareket dalgaları.

İsraf: “Açgözlülük hamlelerinin ardından tıkanıp kalmak” Tadımlık algısının değil çatlayana kadar doymalıyım algısıyla hareket edip sonrasında çatlayamadığını anlayarak “ayy çatlayacağım” refleksiyle aldığı yiyecekleri başkasının yiyemeyeceği şekilde tabağında bırakıp çöpe terk etmek.

Pazarlama: “Malın kalitesine güvenmeyip hayvani dürtülerle o malı almak zorunda hissettirmek” İnsanlığın nefsine ve zaaflarına hitap ederek ve de bu zaaflar için ahlaki değerleri bir kenara bırakmış insanları kullanıp insanlık dışı muamelelerle (müşteriyle şehvetli konuşmalar, kölesiymiş gibi hissettirmek) kalitesiz malı kişiye yutturmak. (Pazarlamacının neyi pazarladığının cevabı sizde…)

Güler yüz: “Eğlence sektörünün sembolü olan, hizmet ederken yüzünden asla değiştirmeyeceğin, yeri geldiğinde müşteri memnuniyeti çerçevesinde güler yüzlülüğü arttırarak kahkahalarla da süsleyen samimi ve içtenlik mimikleri.” (Bunun da adını siz koyun…)

Şimdilik dört ana başlıkta topladım. Zaman ilerledikçe daha ayrıntılı açıklamalar yapacağım.

He bir de bu bir şey değil bu arada. Bu gezinin İzmir ve Ankara durağı var ki sormayın. Doğu–Batı kültür rüzgârlarının içinde savrulup giden insanlar…

Bakalım ne olacak sonumuz…