Doğu Türkistan’da ihlal edilen insan hakları karşısında dünya ülkeleri malesef sessiz kaldılar; verilmesi gereken tepkiyi veremediler.

Çin hükümetinin Uygur Türklerine yaptığı zulüm, insan olanın insan olana reva görmemesi gereken türden.

Uygur Türklerinin dillerini, inançlarını ve kültürlerini tamamen sıfırlamaya dönük uygulamalar, milyonlarca insanı dönüştürmeye dönük olarak dizayn edilmiş, sözüm ona eğitim kamplarındaki yapılanlar, ailelerinden koparılan çocukların dramı ve yürütülen tüm hukuksuz faaliyetler dünyanın gözleri önünde cereyan ediyor.

Ama dünya bu zulmü durduracak tepkiyi vermekten uzak.

Doğu Türkistan’da milyonlarca insanın baskı ile dönüştürülmesi, değiştirilmesi hedefleniyor.

Doğu Türkistanlı mazlumlar büyük zulüm görüyor.

Bu zulme duyarsız kalmak, bu zulmü görmezden gelmek mümkün olabilir mi?!

En basit kural olarak; insan kendisine yapılmasını istemediği şeyleri bir başkasına yapılır görüyorsa rahatsızlığını dile getirmeli, tepki vermelidir.

Cemil Meriç der ki, “Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur.”

Zulüm kimden gelirse gelsin karşı durmak, mazlum kim olursa olsun yanında yer almak herşeyden önce insani bir tavır olmalıdır.

Velev ki farklı ırktan, farklı inançtan olsak dahi; hiçbir inanç sahibi inancından, hiçbir kimse bir ırka ait olmaktan, hiçbir kimse farklı dili konuşmaktan, farklı kültüre sahip olmaktan dolayı zulüm görmemelidir.

Ve buna dini, dili, ırkı, düşüncesi ne olursa olsun vicdan sahibi her insan böyle bakmalıdır.

Yani insan olanın vermesi gereken tepkiden, göstermesi gereken duruştan, takınması gereken tavırdan söz ediyoruz.

Hangi mülahazalar ile olursa olsun, hangi çıkar ilişkileri, hangi dengeler, hangi strateji, hangi yol, hangi akıl tercih edilirse edilsin, hiçbiri zulme maruz kalmış tek bir kişinin acısına sessiz kalmayı gerektirmez, gerektiremez.

Ülkelerin sessiz kaldığı durumlarda sivil inisiyatifin, sivil toplum kuruluşlarının çok daha rahat ve özgün hareket edebildiklerini görüyoruz.

Sivil olmanın ögzür ve özgünlüğü de burada yatıyor.

Uygur Türklerine yapılan zulme karşı Avrupa’dan güçlü bir ses geldi.

Gönül isterdi ki bu ses devletlerden gelsin.

Bu güçlü ses Avrupa’nın 10 ülkesinde, Balkanlar, Türkiye, Avustralya ve ABD’de faaliyetlerini sürdüren güçlü bir sivil toplum kuruluşu olan İslam Toplumu Milli Görüş teşkilatlardan geldi.

İslam Toplumu Milli Görüş teşkilatlarının organize ettiği “Doğu Türkistan için direniş, insanlık için diriliş” aksiyonu ile 2, 3 ve 5 Şubat tarihlerinde Avustralya, Fransa, Danimarka, Almanya, Avusturya, İngiltere, Hollanda, Belçika ve Norveç’te Doğu Türkistanlılara yapılan zulüm telin edildi.

Çin hükümetinin Uygur Türklerini asimile etmeye dönük uygulamaları Çin konsoloslukları önünde geniş katılımla, basın bildirisi okunarak protesto edildi.

Avrupa ülkelerinde insanlığın vicdanı olan bir/bu sesin yükselmesi çok anlamlı.

Zulüm karşısında yükselen her bir ses insanlık adına umut veriyor.

Vicdanı temsil eden, vicdanın sesi olan sesler kısılır, bu sesler susarsa insanlık ölür.

Zulümler karşısında; insanlık adına tüm insanların çok daha güçlü ses vermeleri elzemdir.