7 Haziran’dan bugüne yaşananlar her ne olursa olsun, salt ve somut gerçek şudur ki, AK Parti kendi başına iktidar olabilecek sayıyı yakalayamamış da olsa Türkiye’nin ana ve merkez gövdesidir. Pazar günü yapılacak seçimlerde çıkacak sonuç nasıl bir denklem oluşturur bilinmez; ama yukarıda zikrettiğim gerçeği değiştirebilecek bir durum hiçbir kesim tarafından iddia dahi edilemiyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun en büyük arzusunun muhalefetin tek bir blok gibi hareket etmesi suretiyle AK Parti iktidarına son verilmesi olduğu bu dönemde irat ettiği beyanlarından net olarak anlaşılmış durumda.

Diyelim ki 1 Kasım akşamı benzer bir sonuç çıktı ve yine farz edelim ki bu kez muhalefet tüm kırmızı çizgilerini ya da ön şartlarını rafa kaldırıp sırf AK Parti iktidarını yıkmak üzere bir araya geldi ve yeni bir hükümet kurdu. Ya sonra? Ülkeyi nasıl yöneteceklerine dair bir öngörüsü olabilen var mı? Bu sorunun muhatabı yıllardır güya bağımsız medyanın kara propaganda ve algı yönetimi operasyonlarıyla mankurtlaştırılmış (moda olduğu için özellikle seçiyorum bu kelimeyi) kesim değildir asla. Onlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı gördüklerinde neredeyse şeytan görmüşçesine bir tepkime verirler ve hatta az daha gazlansalar bu iktidar yok olsun diye kendilerini, ülkelerini ve hatta tüm dünyayı patlatabilecek kıvama da erişebilirler… Dolayısıyla bu sorunun muhatabı, kendine göre somut ve makul görülebilecek çeşitli gerekçelerle AK Parti’ye oy vermekten kaçınan geniş kitlelerdir. Sahi verdiğiniz oylarla böylesi bir iktidar imkanı doğarsa CHP-MHP+HDP ülkeyi nereye taşıyacaklardır? “Ohh be kurtulduk AK Parti’den, çok şükür!” hissi birikmiş negatif duyguların boşalması açısından mutlak ve ancak geçici bir rahatlamaya neden olacaktır. Çok doğru da, bu duyguyu yaşama arzusunun cazibesini yitirmesi ardından yaşamın gerçeklerine dönüldüğünde karşılaşılabilecek riskleri göze almak, bu şehvetli tutkuya esir olarak ödemek zorunda kalabileceğimiz faturaları umursamamak mantıklı bir yetişkin tavrı olarak kabul edilebilir mi?

Birbirine hiç benzemeyen ve iktidara çok aç üç ya da iki partinin hiçbir hazırlığı olmadığı halde devlete hükmetmelerinin yol açacağı kesin olan krizler, meydana getireceği ekonomik ve sosyal çöküntü saplantı haline gelmiş bir anlık bir hazzı tatmak için değer mi? Ülkemize, kendimize ve evlatlarımızın geleceğine kıymak bu kadar kolay olabilir mi?

Bir fantezi olarak bile düşünmesi yorucu bir durum bu. İşte o nedenle geçtiğimiz seçimlerle çeşitli nedenlerle AK Parti’ye oy vermemiş makul kesimlerin vatanseverliliklerinin bir gereği olarak bu kez daha sorumlu davranacaklarını umuyor ve bunu diliyorum.

AK Parti iktidarı sizlerden aldığı oylara ihanet ederse ya da yanlışa saparsa emin olun bunun hesabını da sizlerle birlikte sorarız. Söz…….