Şam’da bir gün kadim dostum, Türkiye’deki yabancı öğrencilerin ağabeyi Mehmed Ali Bolat’dan bir mail aldım. Mailde “Adem Mehdi Şam’a iniyor. Şu gün ve şu saatte Arnavutluk’tan gelecek olan Mehdi’yi havaalanında karşılar mısın?” diye yazıyordu. Maili okuyunca uzun uzun gülsem de Arnavutluk’tan gelecek olan Mehdi’yi merak etmedim değil.

Dostum Mehmed Ali’nin bildirdiği vakitte havaalanına gidip Arnavutluk’tan gelen Mehdi’yi karşıladım ve böylece Mehdi Gurra ile yıllara dayanan dostluğumuz o saatten itibaren başlamış oldu. Mehdi Gurra hayatı yetimlere, öğrencilere, garibanlara hizmetle geçen ve Arnavut topraklarında Müslümanlığın ihyası için canlı başla çalışan bir alperen.

Şu an Balkanların en etkili vakıflarından biri olan ALSAR Vakfı’nın başkanlığını yapan Mehdi ağabeyin önceki hafta telefonda bana “Adem! Balkanlardaki resmi tarih algısını alt üst edecek çok önemli bir toplantı düzenleyeceğiz. Tiran’da tarihi bir gün yaşanacak. Bu toplantıda mutlaka sen de olmalısın” demesi üzerine atlayıp Arnavutluk’a gittim.

Tiran’daki toplantıya Balkan tarihçilerden, Müslüman, Katolik ve Ortadoks dini önderlere, gazeteci ve yazarlardan tanınmış sivil toplum örgütü liderlerine kadar bir çok isim davetliydi. Toplantı Amerikalı ünlü tarihçi Prof. Dr. Justin McCarthy’nin “Ölüm ve Sürgün” kitabının Arnavutça’ya çevrilmesi nedeniyle düzenleniyordu. ALSAR Vakfı tarafından düzenlenen toplantıda Mehdi Gurra vakıf adına yaptığı konuşmada Balkanlar’daki toplumların Osmanlı’dan uzaklaştırılarak aslında İslam’da uzaklaştırılmak istendiğinin altını çizdi ve Balkanlar’da Osmanlı ile ilgili resmi tarihçiler tarafından anlatılan bilgilerin çoğunun yanlış olduğunu söyledi.

Balkan tarihçilere Osmanlı ile ilgili yeni nesle anlatılanları tartışma çağrısı yapan Mehdi Gurra; doğru olmayan, tek taraflı tarihi değerlendirmeler yerine belge ve bilgiye dayanan bir tarih anlayışının oluşturulmasının önemine dikkat çekti. Mehdi ağabey Balkan tarihçilere adeta “Bana inanmıyorsanız bu Amerikalı adamı dinleyin. Sizin hayran olduğunuz Amerikalılar bile Osmanlı ile ilgili farklı düşünüyor. Çocuklarımıza, yeni nesle artık Osmanlı ile ilgili yanlış bilgiler öğretmekten vazgeçelim. Osmanlı düşmanlığı ile yapılmak istenen aslında yeni nesillerin İslam’la olan bağını koparmaktır” demek istiyordu.

Bir Arnavut’un Osmanlı’yı bu denli içten savunması beni çok duygulandırdı. Osmanlı’nın yönetimde Arnavutlara niçin bu denli önem verdiğini daha iyi anladım. Toplantının katılımcıları göz önünde bulundurulduğunda Mehdi Gurra’nın sözleri özellikle Arnavutluk için bir kırılma anı, resmi tarihe yönelik bir meydan okumaydı.

Mehdi Gurra’nın ardından sözü alan Prof. Dr. Justin McCarthy ise Türklerin Ermenilere yönelik soykırım yaptıkları iddialarının gerçeği yansıtmadığını söyledi. Yaşananlara soykırım demenin ön yargılı bir bakış açısının ürünü olduğunu ifade eden ünlü tarihçi Balkanlar’da asıl Batılılar eliyle gerçekleştirilen soykırımın, Ruanda’da yaşananlardan daha ağır olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Justin McCarthy ayrıca Osmanlı’ya haksızlık yapıldığını ve Arnavutların artık gerçek tarih ile buluşması gerektiğini de söyledi. Toplantıya katılan bir başka isim olan Türkiye’nin Tiran Büyükelçisi Hidayet Bayraktar da tüm Arnavutlara tarihten nefret yerine kardeşlik ve hoşgörü çıkarma çağrısı yaptı.

Türklerin Ermenilere yönelik soykırım işlediği tezini yerle bir eden Dr. Justin McCarthy ‘nin “Ölüm ve Sürgün” kitabı artık Arnavutça da okunacak. ALSAR Vakfı tarafından tercüme ettirilip bastırılan kitap Arnavutluk’ta yeni bir tartışmanın kapılarını aralayacak gibi gözüküyor. Allah başta “Biz Türklerle akraba değiliz; kardeşiz kardeş” diyen Mehdi Gurra’dan, Makedonya’daki uçbeyimiz Adnan İsmaili’den ve Balkanlar’daki tüm Türkiye ve Ümmet sevdalılarından, Aliya’nın varislerinden binlerce kez razı olsun.