DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin “Maksimalist talepler istenilmesin” uyarısından hemen sonra yine anadilde eğitim talebini dile getirdi.
Bu, tesadüf değil; devletin sınırlarını zorlamaktır.
Bahçeli’nin sözleri bir siyasi yorum değil, devlet refleksidir.
Maksimalist talepler, iyi niyetli her süreci zehirleyen dayatmalardır.
Devletin resmî dili Türkçedir; bu madde tartışmaya kapalıdır.
Anadil bahanesiyle egemenlik tartışmaya açılamaz.
Türkiye, terörsüz bir dönemin eşiğindeyken sabrını zorlayanlara açık uyarıdır bu:
Devletin sabrı vardır ama teslimiyeti yoktur.
Barış, devlete rağmen değil, devletin gücüyle mümkündür.
Ve kim bu çizgiyi aşarsa karşısında sadece bir partiyi değil, Türk milletini bulur.
////
SAYGI KAYBOLURSA HER ŞEY KAYBOLUR
Ali Koç’un tavrı sadece saygısızlık değil, kibirdir
Fotoğraflar ortada.
Yaşça büyük birinin karşısında koltuğa yaslanıp bacak bacak üstüne atmak, Türk kültüründe sadece görgüsüzlük değil, terbiyesizliktir.
Hele ki bu kişi, camianın duayeni konumundaysa mesele artık kişisel değil ahlakidir.
Ali Koç’un bu tavrı ilk değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da elleri cebinde karşılayarak aynı saygısızlığı göstermişti.
Bu kibir artık tesadüf değil, alışkanlık haline gelmiştir.
Türk milleti büyüğünün karşısında ayağa kalkar, elini uzatır, hürmet eder.
Para, soyad ya da makam kimseyi edepli kılmaz.
Edep, asaletin değil, insanlığın göstergesidir.
Bir büyüğüne saygı duymayan, yarın devletine de saygı duymaz.
Unutmayalım; saygı kaybolursa, her şey kaybolur.
//////
SUSUZLUK TESADÜF DEĞİL, İHMALİN SONUCU!
Mansur Yavaş yönetimi sınıfta kaldı, şimdi faturayı kim ödeyecek?
Ankara bugün ciddi bir su kriziyle karşı karşıya.
Barajlar alarm veriyor, şebeke çökmüş durumda ve musluklardan akması gereken su siyasete takılmış hâlde.
Bu tablo bir kader değil, belediye yönetiminin beceriksizliğidir.
Yıllardır reklamla yönetilen bir belediye; altyapıyı, yatırımı, planlamayı unuttu.
Bugün Ankara susuzsa sebebi Mansur Yavaş’ın vizyonsuz, gösterişe dayalı yönetimidir.
KİMİN SORUMLULUĞU, KİMİN VİCDANI?
Devlet, vatandaşını susuz bırakmaz; o yüzden krize el koydu.
Ama şimdi toplum ikiye bölündü:
Bir kesim diyor ki “Devlet karışmasın, Ankara seçmeni yanlış tercihin bedelini ödesin.”
Diğerleri ise “Devlet, parti ayrımı yapmadan vatandaşına sahip çıkar” görüşünde.
Evet, devlet elbette vatandaşını cezalandırmaz.
Ama bu tabloyu doğuranların da sorumluluğu unutulmamalı!
Devlet krizi çözer ama hesabı millet sorar.
Mansur Yavaş’ın Ankara’sı bugün susuzlukla anılıyorsa bunun adı doğal afet değil, idari iflastır.
Devlet yine devreye girdi çünkü belediye görevini yapmadı.
Şu unutulmasın:
Devlet suyu getirir ama sorumluluktan kimseyi aklamaz.