Her şeyin kendine göre kanunları vardır. Eğer bir şey vücut buluyorsa şartları ve gerekleri ile birlikte vücut bulur. İlimde de bir gelişme sağlanacaksa, onun gereklerini yerine getirmekten başka ne yapılabilir ki?

Maksat ilimsizliğin, ona gerekli önemi, ağırlığı vermemenin sıkıntılarından kurtulmaksa, ilme samimi olarak yönelmek, üstünlüğün ilim ile olacağını kabul edip alt yapıyı ona göre kurmak gerekir. Bunun için; devletten, ilim adamı ve öğrencilerine varıncaya kadar herkese düşen bir kısım görevler vardır.

Gelişmiş ülkelerde ilmi gelişmelerin de ileri seviyede olduğunu, bununla diğer devlet ve ülkelere ağırlıklarını koyduklarını biliyoruz. Şu hadis-i şerif bu hususta ne kadar anlamlıdır: “İlim öğrenin. Çünkü ilim düşmana karşı silahtır. Allah ilimle bir kısım milletleri yükseltir, iyilikte komutan ve önder yapar. Onların izlerinden gidilir ve yaptıklarına uyulur.”

Bir ülkede geri kalmışlık her sahaya sirayet ettiği gibi gelişme de bütün alanlarda kendini gösterir. İlmi gelişme için öncelikle ekonomik kalkınma şarttır. O zaman gayrisafi milli hasıladan ilme ayrılan payın arttırılması problem olmaktan çıkar. Bu pay en az gelişmiş ülkeler seviyesinde olmalıdır.

Yediden yetmişe, her yerde, her zaman, her vesileyle ilim teşvik edilmeli; okuma, aşk ve şevk aşılanmalı, merak duygusu kamçılanmalıdır. Eğitim sistemi, yazılı ve görüntülü medya okuyup öğrenmeyi sevdirecek hale getirilmelidir.

İlim öğrenenler sadece ve sadece gerçeği bulmak için araştırma ve inceleme iştiyakıyla dolmalı; gözlem, deney gibi ilmi metotlara önem verilmelidir.

Ehliyet, liyakat ve ihtisas hiç hafife alınmamalıdır.

Her halükarda planlı, programlı, düzenli ve sistemli olmalı ve bunlardan taviz verilmemelidir. Din ilimleri ile fen bilimlerinin sentezi mutlaka yapılmalı; akıl da, vicdan da aydınlanmalı, tek kanatlı kuş durumuna düşmemelidir.

İlim adamları ve öğrenciler başka şeylerle uğraşmayacak derecede maddeten ve manen desteklenmeli; ilim kuruluşları, vakıflar arkalarında olmalıdır.

“Tarihin sayfalarına geri çevirip ilimde dünyaya bir defa daha öncülük edebilir miyiz?” sorusuna, “Evet” diye karşılık veren Pakistanlı Prof. Dr. Abdüsselam bunun nasıl olabileceğini de bir cümleyle özetliyor: “Müslümanlar Kuran’ın mükerrer emirlerine uymalı. Din ve fen ilimlerini bir bütün olarak düşünmeli ve ilme milletlerarası bir mahiyet kazandırmalıdır.

Ona göre İslam dünyası mutlaka aşağılık kompleksinden kurtulmalıdır. Çünkü geçmişimiz geleceğimize ümitle baktıracak derecede parlaktır. Bugünün cihadı ilimde üstünlük sağlamakla mümkündür. İlimde Rönesans mutlaka gerçekleştirilmelidir. Bunun için içimizdeki öğrenme duygusundan faydalanmalıyız. Bu bizim için büyük bir şevk kaynağıdır. Teknik güçten faydalanıp iyi planlanma, sistemli hareket, ehliyet ve ihtisasa önem verme, ileri ülkelerin ilim kervanına yetişmemiz için yeterlidir.