Yaşadığımız sıkıntıların, acıların, problemlerin içimizi dışımıza çıkarma, gerçek yüzümüzü gösterme noktasında etkisi olabiliyor.

Bir bakıyorsunuz, dost bildiklerimiz, bizden saydıklarımız acımızı hissetmeyebiliyor.

Bizimle bir ve beraber gözükenler aslında bir ve beraber olmadıklarını anlıyoruz.

Oysa biz olmak, birimizin sevincinin hepimizin sevinci olması, birimizin acısını hepimizin hissetmesi ile mümkündür.

Millet olarak en önemli özelliğimiz birlik ve beraberlik ruhuna sahip olmamızda yatıyor.

Bu ruh en kötü, en olumsuz, en sıkıntılı dönemlerde kendisini daha da belli ediyor.

Birlik ve beraberliğimiz varsa dirliğimiz, huzurumuz var demektir.

Birlik ve beraberliğimiz yoksa huzurumuzu da temin edemeyiz.

Bu milleti bölmek, parçalamak, huzursuz etmek isteyenler her daim birlik ve beraberlik ruhunu ortadan kaldırmaya çalışmışlardır.

Bir olamayan, beraber hareket edemeyen toplumlar ve milletler varlıklarını sürdüremezler çünkü.

Millet olarak birliğimizi, beraberliğimizi ve dirliğimizi bozmak isteyenlere içerden ve dışardan her kim olursa olsun topyekün karşı durmasını geçmişte bildik, bugün de biliyoruz hamdolsun.

Bu millet en kötü şartlarda dahi birbirlerine kenetlenmesini bilmiştir.

Bizi biz yapan, bizi millet yapan en önemli yönümüz de bu olsa gerek.

Yaşadığımız acılar bizi birbirlerimize daha çok kenetliyor, bu bir gerçek.

Elazığ ve Malatya’da yaşanan deprem, kaybettiğimiz canlar, canları yanan insanlar bizlerin de canını acıttı, bizlerin de yüreğini yaktı.

Millet olmak bir vücut misali, vücudun bir yeri ağrısa diğer yerlerinin de bu acıyı hissetmesi anlamı taşır.

Bu acıyı hissetmeyenler de olmuş olacak ki, kâh Elazığ’daki insanların etnik kimliği üzerinden yorum yaparak çirkinleşenler, kâh siyasi mülahazaları, ideolojik saplantıları sebebiyle mevcut iktidara vurmak kaygısı ile hareket edenler de yok değildi.

Bunların yüreğine acı düşmemiş olacak ki, ilk gündemleri farklı oldu.

Siyasi kimliği ve sorumluluğu olan insanların depremi milletin yüreğinde hissettiği zamanlarda tatille gündeme gelmeleri, olumsuz bir algı oluşturmaları ayrı bir sorumsuzluk olsa gerek.

Depremde hayatını kaybedenler Allah’ın izni ile şehit derecesindedirler.

Yakınlarını, malını ve mülkünü kaybedenlere Allah büyük sabır versin.

Asıl depremin altında kalan bu milletin acısını yüreğinde hissetmeyen, dilindeki zehri her fırsatta bu millete zerketmeye çalışan güruh olmuştur.

Bu milletin sevinciyle sevinmeyen, acısıyla yüreği yanmayanların bu millete ait oldukları iddiadan öteye geçemez.

Elazığ ve Malatya depreminde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyoroum; hayatını kaybedenlerin yakınlarının, Elazığ, Malatya halkının ve milletimizin başı sağolsun.