Gazeteciler olarak görevlerimizden biri de tarihe kayıt düşmek. Bu yazı da bu niyetin eseri.

Derdim, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun istifasının damga vurduğu geçen hafta sonuna dair bir kayıt düşmek.

Her şeyden önce bir hakikatin altını çizelim. Her işin başında niyet gelir. İşlerin mahiyetini ve neticesini değerlendirirken niyete göre hüküm verilir. Eksik de olsa hatalı da olsa halis niyetle ve halisane çaba ile yapılan işlerdeki hataların telafisi de halisane olur.

Kusur sahibi insanın beşeriyetinin bir gereği olan hatalar, aynı zamanda dostu düşmanı ortaya çıkaran birer turnusol kâğıdı kıymeti de taşırlar. Böyle zamanlarda pusuya yatmış, delikanlıca ortaya çıkamamış ne kadar namert varsa dişini gösterir.

Yani böyle kriz dönemleri hayra vesile birer kılavuzdur da…

Soylu gibi; etkin bir bakanlıkta, bakanlığın hücrelerine kadar sirayet etme ve etkili olarak yönetme imkânı ve salahiyeti elindeyken istifa edebilmek ise ayrı bir Soylu’luktur.

Mesela İçişleri Bakanısınız, Polis’e karışmanız yasak, Jandarma’ya karışmanız yasak, Vali’ye karışmanız yasak, sadece makama gelip gidiyorsunuz. Öyle bir acizlikte bile istifa edecek cesaretiniz yok. Kimileri için böylesi tipler çok kullanışlı olsa da ‘Soylu’ gibi bir yetkinlikteyken istifa cüretinde bulunmak her babayiğide nasip olmaz.

Gelelim asıl konuya… Malum Soylu hafta sonuyla sınırlı sokağa çıkma yasağının bitimine 2 saat kala sosyal medya hesabından istifa ettiğini açıkladı.

Soylu, gerekçe olarak cuma akşamı sokağa çıkma yasağının ilan edilme sürecindeki kusurunu gösterdi ve hatanın kendisinde olduğunu, sorumluluğunun gereğini yerine getirdiğini duyurdu.

Millet istifanın duyulduğu andan itibaren sosyal medyada ciddi bir refleks gösterdi. Birkaç saat içinde 3 milyon tweet atıldı. İstifanın geri alınması için İstanbul’da İl Başkanlığı, Ankara’da İçişleri Bakanlığı önünde istifadan vazgeçirme amacıyla toplanma çağrıları yapıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istifayı kabul etmediği açıklandıktan sonra da 00.00’da millet evlerinin pencerelerine çıkarak Soylu’ya alkışlarla destek verdi ve Erdoğan’a teşekkür etti.

Medyada herhangi kimsenin adamı olmamayı tercih etmiş hakkaniyetten yana tavır alan pek çok milli ve yerli gazetecinin ortak görüşü ve bakışı da milletle aynı yöndeydi. FETÖ’den PKK’ya ne kadar hain varsa soyunu kurutan Soylu Türkiye gibi bir ülkede kamu güvenliğinin tesis edilmesi gibi bıçak sırtı bir görevini hakkaniyetle sürdürüyor.

Cuma günü yaşadığımız hadisede en önemli problem ise yasağın iletişiminin yanlış yönetilmesiydi. Soylu’nun bir iletişim kazasına maruz bırakılmasıydı. Örneğin insanların cep telefonlarına gönderilen son dakika haber bildirimlerinde yasağın iki gün olduğunun belirtilmemesi üzerinde durulması gereken önemli bir detay.

Millete fırınların açık olacağını ve yasağın sadece iki günü kapsadığını çok net olarak duyurmak ise kalabalığın yüzde 50 daha az olmasını sağlayabilirdi. Sadece o kadar. Aynı akşam ATM önünde dahi kuyruk oluşturmuş insanlar gördüm. Düşünsenize… Hafta sonunu evinde geçirecek ama para çekiyor vatandaş. Bu akıl tutulmasının önüne hangi açıklama ile geçebilirsiniz.

Tüm bu yaşadıklarımızı görünce 15 Temmuz gecesi fırından ekmek almaya değil, vatan için can vermeye gidenlerin değeri daha iyi anlaşılmıştır sanıyorum.