Öncelikle kendi içimize dönüp bir durum değerlendirmesi yapmamız lazım.
Başkalarını eleştirmeden önce kendi eksikliklerimize odaklanmamız gerek.
Sorunlarımızın çözümü, sadece konuşmakla ya da imajla değil, samimiyetle davranmakla ve söylediklerimizi ilk önce kendimizin içselleştirmesiyle mümkündür.
Önemli ve asıl olan, söylediklerimizi ne kadar benimsediğimiz ve hayata geçirdiğimizdir.
Bu konularda gerek bireysel gerekse toplumsal anlamda dürüst bir iç hesaplaşma yapmadan ilerleme kaydedemeyiz.
Temel sorunumuz, ideal durumla mevcut gerçeklik arasında büyük fark olmasıdır.
İslam'ı temsil etmede yetersiz kalıyoruz.
Müslüman kimliğimiz, temel insani değerlerin gerisinde kalabiliyor.
İslami öğretileri günlük yaşantımıza ve ilişkilerimize yansıtamıyoruz.
Görünüyoruz ama kimliğimizin gerektirdiği gibi olamıyor, o şekilde davranamıyoruz.
Anlatıyoruz ama hayatımızda uygulayamıyoruz.
Bu yüzden ahlaki açıdan sorunlu davranışlara yönelebiliyoruz.
Sonuçta arzu edilen olumlu tablo ortaya çıkmıyor.
Kimliğimizde taşıyoruz ama onu davranışlarımıza yansıtamıyoruz.
Oysa İslam, mensuplarını yüksek ahlaklı bireyler olarak yetiştirmeyi hedefler.
Bu bireylerin, toplumda örnek kişilikler olmaları beklenir.
Bu örneklik, sözün ve eylemin uyum içinde olmasını gerektirir.
Göründüğü gibi olmak ve olduğu gibi görünmek esastır.
Hz. Muhammed'in (s.a.v.) örnekliği, her birey için bir sorumluluktur.
Bu sorumluluğu taşıdığımızda, birçok sorun ve sıkıntı kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Birbirimizle ilişkilerimizde sorunlu yaklaşımlar sergileyebiliyoruz.
Birbirimizin haklarını ve sınırlarını kolayca göz ardı edebiliyoruz.
Haklara duyarlı olmadıkça olumlu gelişme bekleyemeyiz.
Birbirimize insani açıdan değer vermezsek örnek olamayız.
Ne kadar başarılı olursak olalım, iddialarımızı hayata geçiremeyiz.
Etkili konuşabilir, güçlü bir kaleme sahip olabilir; ün, şan, şöhret ve makam sahibi olabiliriz.
Bu avantajları üstünlük aracı görüp kibirlenirsek kaybederiz.
Kaybetmemek için, insanların kalbine dokunacak samimi tutum ve davranışlarda bulunmak gerekir.
Sözüyle özü bir olmak ve herkese insanca davranmak durumundayız.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.), kendi arkadaşlarına, “Bir başkasına kendi sorumluluklarınızı yüklemeyin.” nasihatini hatırlıyoruz.
Biz ise başkalarından hizmet beklemeye, kendi sorumluluklarımızı başkalarının omuzuna yıkmaya meyilli olabiliyoruz.
Sorumluluktan kaçıp işin kolayını seçebiliyoruz.
Yöneticiysek çalışanımıza, işverensek işçimize adaletsiz davranabiliyoruz.
Rabbimiz, üstünlüğün ancak takvada olduğunu belirtiyor.
Biz ise üstünlüğü dünyevi şeylerde arama eğilimindeyiz.
Çoğu defa davranışlarımızın, bu acı gerçeği ortaya koyduğuna şahit olabiliyoruz.
İnsanları küçümsemek bir yetersizlik duygusunun dışavurumudur.
Allah, kendini beğenenleri ve kibirlileri sevmez.
Herkese karşı alçak gönüllü ve mütevazı davranmak insani bir görevdir.
Müslüman’a yakışan tavır da budur.