Her sesin, sözün bir yankı çemberi vardır…

Bazı yankılar sesin fiziki bir engele çarpması ile oluşurken bazıları, sözün tesiriyle muhatabında meydana getirdiği davranış değişikliği şeklinde cereyan eder…

Sesin fiziksel olarak dar bir koridorda yankılanmasıyla, uçsuz-bucaksız bir çölde çarpacak bir engeli olmadığı için yankı vermemesi, gerçek ya da metaforik olarak çok farklı anmalara kapı açar…

Altılı masanın yankı çemberinin ne olduğunu da bu zeminde anlamaya çalışıyorum…

Daron Acemoğlu’nun -“Dar Koridor” kitabından mülhem- masayı Ali Babacan üzerinden dar bir koridora soktuğu gerçeğini de not ederek…

Evet, gelişen hadiseler, açıklamalar, bildiriler öyle gösteriyor ki masanın “yankı çemberi” çok daralmış…

Öyle ki, bunu kitleler üzerinde oluşturamadıkları seçmen davranışı değişimlerinden de anlamak mümkün…

Âdeta dar bir koridorda sesi yankılanan insan gibi kendi sesini dinlemek zorunda kalan bir masa söz konusu…

Kendi söylediklerine kendilerinden başkasını inandıramayışları için de çok şey söylüyor bu durum…

Hatta kendi koridorundakiler bile birbirine karışan yankılar sebebiyle artık kimin ne söylediğini bile anlamaktan aciz kalıyorlar…

Seslerin ve yankıların çınlattığı dar koridorda olanlar, çemberin dışında kalanlara ise içerideki anlamsız bir kargaşa olarak yansıyor…

Yani kimin neyi duyduğundan emin olamadığı bir açıklamalar curcunası gibi…

Çemberin içi ve dışı için ortak olan şey, artık masanın neyi savunduğu ya da ne söylediği konusunda hiçbirinin bir şey anlayamadığıdır…

Kendi yankısıyla sağırlaşmış bir muhalefet, dışarıdan gelen seslere de sağırlaşmış gibi görünüyor…

Süreçleri ve beklentileri doğru okuyamadıkları gerçeği her açıdan kendini ispat edebiliyor…

Miksofililerin bile reddedeceği bu derece karmaşa ya da karışım, dinginlikten ve sadelikten hoşlanan sağlıklı insanlar için ise çok daha dramatiktir…

Yaklaşık bir yıldır toplumsal hafızaya karışan bu çemberdeki uğultu, âdeta çok işlek bir otoyolun kenarında yaşamak zorunda olan bir insanın maruz kaldığı sağlıksız “ses kirliliği” gibi toplumsal psikolojiye yük oluşturmaya başladı…

Yankılanan sözlerin sayısından ve niteliğinden bağımsız olarak akıllarda yer bulanlar “aday kim olacak, hangi partinin sözü ne kadar geçecek, masanın gizli ayağı kim” gibi birkaç belirgin meraktan ibaret…   

Masa eğer koridorunu genişletemez ise yankılar her yeni sesle birlikte çok daha derin bir sağırlaşmaya sebep olacak gibi…

Bu da masanın sakinlerinin bile birbirlerini artık duyamayacakları anlamına gelir…

Zaten oxymoron bir yapıya sahip masa için sonrası ise malum…