Kojin Karatani’nin kaleme aldığı Dünya Tarihinin Yapısı adlı eser, bu yıl Ocak ayında Metis’ten Ali Karatay çevirisiyle çıktı. Düşünür, edebiyat eleştirmeni ve felsefeci olarak tanınan Karatani’ninTürkçe’de yayımlanmış kitapları Derinliğin Keşfi, Tarih ve Tefekkür, Metafor Olarak Mimari ve Transkritik: Kant ve Marx Üzerine adlarını taşıyor.

Tokyo Üniversitesi İktisat lisansı mezuniyetinin üzerine İngiliz edebiyatı alanında yüksek lisansını tamamlayan Japonya doğumlu yazarınYale Üniversitesi’nde Fredric Jameson ve Paul de Man gibi edebiyat kuramcılarıyla çalışması dikkat çekici. Çünkü Jameson da Sartre üzerine doktorası olan, Postmodernizm ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı, Marksizm ve Biçim gibi Türkçe’de de çevirileri bulunan, ABD’de Yeni Sol’un gelişimine katkıda bulunmuş bir post modernite kırıcısıdır.

Söz konusu kültürel çevreden gelen Karatani’nin Dünya Tarihinin Yapısı adlı kitabı, dünya tarihi çalışanlara farklı bir bakış açısı sunuyor. Ama yazar, kitabın adından olsa gerek, farklı bir dünya tarihi kitabı olarak düşünülmesine neden olabileceğine karşı okurlarını da uyararak işe başlıyor. Bilindiği gibi ‘dünya tarihi’ kavramsallaştırması veya dünya tarihine ilişkin çalışmalar, Marksist ekolün sosyal bilimlerdeki karşı konulamaz ağırlığı yüzünden daima iktisat tarihi merkeze alınarak yapılagelmekte. İktisat tarihi ise üretim tarzları açısından ele alınıyor, daha doğrusu üretim araçlarının sahipliği açısından bir tarih ‘inşasına’ girişiliyordu.

Bizzat Marks’ın kendisi, kapitalizm için bu ayrımı yapmış ve kapitalizm için pek de yadırganmayacak bu bakış açısını (sermaye-proletarya) gerisin geriye tüm tarihi evrelere uyarlama yoluna gitmişti. Karatani buna karşı çıkıyor. Bu karşı çıkışı temellendirmek için tarihi, üretim tarzları açısından değil, mübadele tarzları açısından kurmaya çalışıyor. Marks’ın, üretim tarzını yani ekonomiyi alt yapı, ideolojiyi de (devlet veya ulus) üst yapı olarak içinde bulunduğumuz zamanları kurduğunda bugünü açıklıyor gibi, diyor, ama bu geçmişe yansıtıldığında iş görmez oluyor. Çünkü diyor Karatani, Marcel Mauss’un potlacında olduğu gibi, armağan-karşı armağan ve yağma dönemlerinde sermaye ideolojiyi belirlemiyor, tam tersi ideoloji sermayeyi belirliyor. Ama bunu söylerken Karatani, mübadele tarzları açısından yeniden kurduğu tarihi dönemlerde, mübadele tarzından birinden ötekine keskin geçişlerin olmadığına da değiniyor. Ona göre bir dönemde, yani aynı anda bütün dönemlerde görülen ilişkilerin (mübadele tarzları) tamamı bulunabilir. Sadece baskınlık açısından dönemler birbirinden ayrılır, diyor.

Bu bağlamda kitap, bizim gelenekte de, ahlak veya siyasetname literatürü açısından salt bir ekonomi düşüncesi arayışı için de yeni bir bakış sunuyor gibi. Çağrışımı yaptıran sözü şöyle Karatani’nin: “Etiksiz ekonomi politikası kördür, ekonomik kaygı gözetmeyen bir etik müdahale ise boş.”