Gizli gizli kendime söylediğimi artık açıkça söylüyorum: “Mekke’nin ve Medine’nin işgalini görmeden, Kudüs’ün işgali göstermeye hakkımız yok!” Önce sosyal medyaya yazdım; itiraf ediyorum. Daha cesur oluyoruz orada. Kudüs’ü, Yafa’yı, Beytullahim’i, Yafa’yı gezmiş ama Bedir gazvesi mekânından çirkince kovulmuş, Taif’e ancak bir arabanın arka koltuğunda saklanarak gitmiş, Hira’ya “Çıkmayın oraya sakın; bak olacaklar sorumlu değiliz!” levhasına gülerek çıkmış biri olarak yazıyorum bu cümleyi. Bir istikameti hicret yolu, diğer istikameti fetih yolu olan Mekke-Medine arasındaki 500 kilometreye yaklaşan yolun, kasten Bedevileştirildiğine ve hep böyle tutulduğuna çeyrek yüzyıldır şahit olmuş biri olarak yazıyorum. (Elbette ki Gazze istisnasını görmüyor değilim!) Anlamak yerine yargılamak daha kolay olunca, söylediğimi İsrail taraftarlığına, oradan da “kripto FETÖ” olduğumun ispatına doğru yoranların bolluğunu tahmin edersiniz. Geçelim.

Sosyal medyada en insaflı sayacağım tepki şöyleydi. “Yönetimle halkı karıştırmışsınız Senai Bey. Kudüs’te halk Filistinli, yönetenler Yahudi. Suudi Arabistan’da yöneten de yönetilen de Müslüman ve Arap. Mekke ve Medine halkının Mescid-i Haram’a ya da Mescid-i Nebevi’ye gelmesi, cuma namazı kılması yasaklanıyor mu ki!”

Gelin bir komplo teorisi de ben kurayım. İsrail’in Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya yönelik tüm saldırıları, kabalıkları, siyasi hesapları vs. bence bizi hipnotize etmek için. Britanya İmparatoru tarafından icat edilmiş krallık ve şimdilerde ABD eliyle atanan krallar yoluyla Mekke’ye ve Medine’ye yapılanı görmüyoruz bu hipnoz sayesinde… Bizi sıtmadan titrete titrete öldüğümüzü gizliyorlar.

Mekke ve Medine halkını, Kudüs halkıyla karıştırdığımı söyleyen kardeşime, şöyle bir soru sordum. “Mekke ve Medine halkı, derken kimleri kastediyorsunuz?” Muhtemel ki yoracağım kendisini. Cevap için kopya vereyim. Alnına kıble yazılı biri olarak Mekke’den binlerce kilometre ötede Üsküdar’da oturan ben, eşim, çocuklarım, yeğenlerim, annem babam, dedem, bütün sülalem, Mekke halkıdır. Avustralya’da şu anda kıble arayan bir Hindistanlı Müslüman da Mekke halkındandır. Hollanda’da gönlünün en tatlı yerinde salavatları ipek örer gibi sarmaşıklayan mühtedi Maria da Medine halkından. Allah aşkına, Peygamber aşkına deyip tank namlusunun ucuna bedenini siper eden 15 Temmuz şehidi Akın’ın şu sıralar mahzun kızı Irmak da, herkesten çok Medine ikametini hak etmiş bir Medinelidir. Şu sıralar Safa-Merve arasında Hz. Hacer’in sabır ve ümit siluetini tamamlamak için koşan Kayserili, Tahranlı, Frankfurtlu, Parisli, Johannesburglu, Mogadişulu, Yeni Zelandalı kadınlar, erkekler ve çocuklar Mekke halkıdır, Medine halkıdır.

///////////////////////////////////////////////////////

İtirazı olan var mı?

Yoksa siz ulus-devlet tanımıyla belirlenmiş ikametleri mi ciddiye alıyorsunuz? Yoksa siz İslam’ın iman bağını yok sayıp kan bağını esas alan, yeni yetme, zulüm üzerine kurulmuş ‘ulus kimliği’ni mi esas alıyorsunuz? Yoksa siz Hicaz’ı evrensel bir açılım mekânı olmaktan çıkaran İngiliz aklının belirlediği sözüm ona “milli sözleşme” sınırlarına razı olup, Medine’yi ve Mekke’yi “dış merkez” mi sayıyorsunuz? Yoksa siz alnınızı Kâbe’nin gölgesine koymak için “dış hatlar”ı mı kullanıyorsunuz? Yoksa siz yüreğinizdeki duaları kelebek nezaketinde Efendimizin avuçlarına uçurmak için vize mi bekliyorsunuz?

Dostlarım bilirler. Uzunca bir süre ulaşılamaz oluşunu o bildik “yurtdışındaydım!” cümlesiyle açıklayan umrecileri şaka yollu azarlarım. “Hayırdır, yurt saymıyor musun En Sevgili’nin köyünü? Hayırdır; vatan bilmiyor musun Hz. Peygamber’in[asm] makamını?” Bir başka fırça da “İsrail’e gidiyorum” diyenler için hazırdır. “Filistin’e selam söyleyin!” “Kudüs’ün tadını çıkarın!”

Konumuz işgaldi, değil mi? Bakın, Mekke ve Medine’nin neresi olduğunu açıklamak için kaç cümle yazdım. Gerekirse, binlerce nefes de harcarım.. Konuşurum. Konuşurum. Konuşurum.

Bir dostumun adı bende saklı bir büyüğümüze, “Hacca götürelim sizi!” teklifine verdiği cevap düştü aklıma şimdi. Teklifini olumlu karşılayınca, pasaportunu ister. İşte o zaman fark eder düştüğü tuzağı. Bunun üzerine verdiği cevabı, sizin de aklınızdan çıkmasın diye buraya yazıyorum. “Haccın pasaportu mu olur?”

Sahi, ne zaman yabancı ülke oldu Kâbe? Ne vakit ecnebi mekân oldu kuy-i Muhammed[asm]? İşgal değil de ne bu? Sadece mekân işgali değil, zihnimizin de işgali… Mekke ve Medine işgal altında demekten utandırılacak kadar sinsi ve sessiz bir işgal…