Aralık ayı içerisinde birçok merkez bankası faiz kararlarını açıklayacaklar. FED, TCMB, Avrupa Merkez Bankası ve İngiltere Merkez Bankası faiz kararı açıklayacak olan aktörlere örnek olarak verilebilir. 2021’in sonlarından itibaren başlayan ve günümüze kadar da gündemden düşmeyen faiz kararları liberal piyasasın temel taşlarından biri. Enflasyonla mücadele veya iktisadi krizleri dizginlemek için kullanılan politika faizleri günümüzde merkez bankalarının en güçlü silahı. Mevcut durumun iyi bir şekilde analiz edilmesi için Mart 2020’de başlayan ve günümüze kadar etkileri devam eden Kovid-19’un kapsamlı şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Merkez bankaları salgınla mücadele için faizleri tarihi düşük seviyeye indirdi ve hükümetler destek paketleri açıkladı. Faizlerin düşüşüyle birlikte piyasaya trilyonlarca dolarlık ek likidite verildi. Devletler ise krizle mücadele edebilmek ve istihdam piyasasını korumak için borçlanma yolunu tercih etti. Hızla artan kamu borçluluk düzeyi toplam borçları 220 trilyon dolar seviyesinden 330 trilyon dolara çıkardı. Ardından başlayan ve enerji, tedarik gibi krizleri tetikleyen Ukrayna Savaşı da sürece kötü şekilde etki yaptı. Enerji fiyatlarındaki yükseliş ve tedarikte yaşanan krizler silsilesi fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturdu. Çift haneye çıkan enflasyon rakamlarını dizginlemek için merkez bankaları faizleri tarihteki örneklerine benzer şekilde yukarıya çıkardı. Fiyat istikrarını sağlamak için yapılan mevcut faiz artırımları firma ve bireyler üzerinde salgın sonrası yıkıcı etkiler oluşturdu.

Faizlerin yükselişi Batı dünyasında aylık ödemelerin ücretlerin üzerinde artmasına ve hayat pahalılığı olarak isimlendirilen krizi meydana getirdi. Almanya, İngiltere ve ABD’de iktidarlar mevcut fiyat krizlerini çözemezken iktidar partileri tarihlerindeki en büyük seçim yenilgilerini aldı. Birçok Avrupa ülkesinde aşırı sağ olarak tanımlanan partiler iktidara geldi veya oylarında artış görüldü. Merkez partilerin Ukrayna Savaşına yaklaşımının bir sonucu olarak ülkeler savunmaya ve askeri endüstriye daha fazla bütçe ayırmaya başladı. Faizlerde artışın bir getirisi olarak gelir dağılımında dünya genelinde bozulma meydana geldi. Özellikle alt ve orta gelir grupları süreçten en olumsuz etkilenen kesim oldular. Henüz düzelmeye eğilimi istenilen düzeyde olmayan ücret ve gider dengesi ilerleyen yılların en önemli tartışma konusu olabilir. Fakat öncelikle faizlerin 2019 öncesi duruma gelmesi gerekiyor. IMF ve OECD’nin tahminleri ise mevcut normalleşmenin 2027 sonrası mümkün olduğunu vurguluyor. Böylesine bir senaryonun içerisinde savaşlar devam ediyor ve yeni çatışma alanları ortaya çıkıyor. Uluslararası kurumların tahminlerinin iyimser kaldığı ve yeni krizlerin kapıda olduğu göz önünde bulundurulmalı.

Faizlerin tek başına düşüşü iktisadi şartların iyileşmesi için henüz yeterli değil. Bu nedenle FED, TCMB ve diğer merkez bankaları faizleri indirse de son beş yılda bozulmuş gelir dağılımını ve fiyat istikrarını düzeltmek o kadar kolay olmayabilir. Sonuç olarak faizlerin düşüşünü bir iyileşme olarak görmek ve bir süreç içerisinde tam normalleşmenin olacağını kabul etmek gerekebilir.