1658 yılında gördüğü Mostar Köprüsü’nü Venedik’teki Rialto Köprüsü (Ponte di Rialto) ile karşılaştırma cüretinde bulunan Fransız seyyah A. Poullet, köprünün “inşasının mukayese kabul etmez bir cüret eseri olduğunu” söylemiş, hasedinden çatlayarak.

Alman Türkolog ve Osmanlı Tarihçisi Hans Joachim Kissling ise “Kıyamet günündeki Sırat Köprüsü’nü bir mecaz olmaktan çıkarıp elle tutulup gözle görülebilir bir sembol haline, başka hiçbir eser büyük üstat Mimar Hayreddin’in inşa ettiği köprü kadar dile getiremez” demiş, hayranlıkla.

Dört yüz yirmi altı yıl ayakta duran, Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi merhumun ifadesiyle “mimari dehânın terkibiyle taştan yapılmış değil de muhayyilenin cisim halini almasıyla meydana gelmiş gibi efsanevî bir mâna ve ruh taşıyan” köprüyü Hırvat topçusu 22 sene evvel bugün, 9 Kasım 1993 tarihinde yıktı.

Yıkılan sadece bir köprü müydü, Türk (Müslüman) eliyle oraya atılan imzayı (Taş üzerine remz olmuş Hilâl) mı kazımak istiyorlardı o topraklardan?

Hırvatların bu cinayeti, malzeme sıkıntısı çeken savaş muhabirlerinin istekleri doğrultusunda işledikleri de rivayetler arasında.

Hangisi daha ağır: Köprüyü, taşıdığı mâna ve ruhu ortadan kaldırmak için bombalamak mı, savaş muhabirlerinin ihtiyaçlarının karşılanması için yıkmak mı?

Mostar Köprüsü “aslına uygun olarak” inşa edildi ve 2005 yılında Dünya Miras Listesi’ne eklendi. UNESCO tarafından belirlenen, özel kültürel veya fiziksel öneme sahip yerler var bu listede.

Katil cinayet mahalline mutlaka geri döner klişesinin psikoloji alanındaki karşılığı ‘bumerang korelasyonunu’ görmek isteyenler Mostar’ı yıkan topun ateşlendiği tepeye baksın.

Oraya dikilen devasa haç, Hırvatların Dünya Miras Listesi’ne verdikleri karşılık…