Savaş ve enflasyon krizinden kaynaklı sanayideki durgunluk sebebiyle Eylül sonunda 83 dolara kadar gerileyen brent ptrol fiyatı, iki gün önce OPEC+ tarafından yapılan günlük 2 milyon varil azaltma konulu açıklama sonrası bugün itibariyle 95 doları aşmış durumda. OPEC+’ın fiyat hedefinin 100-110 dolar arası olduğu konuşuluyor.

Tabi ki bu işe en çok, parasının değerini insanlığın geri kalanını düşünmeksizin artırarak tüm dünyanın içine düştüğü sarmaldan ucuz ithalatla kurtulmaya çalışan ABD sinirlendi. Covid-19 sürecinden bu yana yaşanılan en büyük kesinti olacak bu hamlede bayrağı ABD’nin sadık müttefiki Suudi Arabistan başı çekmesi ise apayrı bir tartışma konusu.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan ve Ulusal Ekonomi Konseyi Direktörü Deese, yaptıkları ortak yazılı açıklamada, "Başkan Biden, küresel ekonomi Putin'in Ukrayna işgalinin olumsuz etkileriyle mücadele ederken, OPEC+ grubunun üretimi azaltmaya yönelik basiretsiz kararından dolayı hayal kırıklığına uğramıştır" ifadesine yer verirken kararın ardından ABD Kongresindeki Demokratlar, Suudi Arabistan ve BAE'deki ABD askeri varlığının çekilmesi için yasa tasarısı sundular. Ayrıca ABD Başkanı Biden da “farklı alternatif arayışında olduklarını” ifade etti.

Covid-19 sürecinde ekonomik faaliyetlerin durma noktasına gelmesiyle 20 dolara kadar gerileyen petrolü ABD çok ciddi bir rezerv oluşturmak için toplamış ve 750 milyon varillik bir stratejik rezerv büyüklüğüne sahip olmuştu. Rusya Savaşı’nın başlamasıyla günde 1 milyon varil, toplamda ise 180 milyon varilin üzerinde petrolün piyasaya sürülmesine izin vermiş, ayrıca temmuz sonunda benzin fiyatlarını düşürülmesi için rezervlerden 20 milyon varil, eylül içinde de 10 milyon varil petrol satacağını duyurmuştu.

Netice itibariyle bugün 350 milyon varile gerileyen ABD’nin ayırdığı stratejik rezervi şimdiye kadar ciddi derecede işe yaramış fakat artık yavaş yavaş alarm verir hale gelmişti ki OPEC+’tan çok ciddi bir hamle geldi.

15 Ekim 1973 tarihinde Petrol İhraç Eden Arap Ülkeleri Birliği'nin (OAPEC) Yom Kippur Savaşında ABD'nin İsrail Ordusuna destek vermesine karşılık olarak, ABD ve savaşta İsrail'den yana tavır sergileyen ülkelere artık petrol ihraç etmeyeceğini ilan etmesiyle başlayan, 17 Mart 1974’te Libya hariç Arap ülkeleri petrol bakanlarının ABD’ye karşı uygulanan petrol ambargosunun sona erdiğini ilan etmesine kadar devam eden ve son olarak İslam dünyasına önderlik potansiyeli taşıyan, ambargo operasyonunda başı çeken  Suudi Kral Faysal’ın 25 Mart 1975'te Amerika’da yetiştirilen yeğeni Faysal bin Müsaid el-Suud tarafından sarayında öldürülmesine kadar uzanan süreçten beri OPEC tarafından ABD’ye karşı yapılan en büyük hamle olarak okunan bu 2 milyon varillik üretim azaltma hamlesi ABD’yi ciddi derecede sıkıştırmış durumda.

1971’e kadar Bretton Woods’un tanıdığı sınırsız güçle dolar basıp dünyayı ekonomik tekeline alan, Vietnam Savaşı sonrası foyası çıkınca da doların altınla bağını kesmek zorunda kalan ABD için altınla bağı kesilen dolarıyla, kurduğu sömürü sistemini devam ettirmenin tek yolu tüm dünyanın ihtiyacı olan en stratejik ürün konumundaki petrolün dolarla satılması hususunda bir tekel oluşturup dünyanın hiç durmayan bir şekilde dolara olan ihtiyacını artırmak ve bu sayede doların dünyanın 1 numaralı rezerv parası olarak kalmasını sağlamaktı.

Suudi ailesi üzerine kurduğu baskı sonucu onların önceliğinde, 1971’de Bretton Woods düzeninin yıkılması sonrası petrol fiyatlarını dolara endeksli olmaktan çıkarıp altına bağlamak isteyen arap ülkeleri ikna edilmiş ve petro-dolar sistemi kurularak dolar alternatifsiz rezerv para olma özelliğini koruyarak bugünlere gelinmiştir.

Bu sistem ABD için öylesine faydalı bir içeriği sahipti ki, adeta tüm Ortadoğu petrolü ABD’nin hizmetine veriliyordu. Karşılığı ise Suudi Arabistan’ın korunmasından ibaretti.  Suudiler yalnız dolar karşılığında petrol satacak, paralar Amerikan bankalarına ve sermaye piyasası ürünlerine akacak. ABD tüm dünyanın enerji ihtiyacına ilişkin paralarını kendi ülkesinin refahı için kullanacak bir de IMF aracılığı ile gelişmekte olan ya da fakir ülkelere borç vererek onları sömürgeleştirecekti. Anlaşma Suudilerle 1974'te tamamlandı,1975 yılında ise tüm OPEC ülkeler sisteme dahil oldu. Arada yaşanan 1973 petrol krizi sonrası işini sağlama alan ABD, elli yıldır ilk defa OPEC ülkelerinden böylesine bir hamle ile karşılaştı. Nedeni ise çok açık, dolar her ne kadar güçleniyor olsa da, ABD her ne kadar dünyanın geri kalanını düşünmeden sırf kendini kurtarma pahasına ekonomik ve siyasi faaliyetlerde bulunuyor olsa da artık apaçık bir gerçek var ki ABD eski ABD değil. Hızla güç kaybediyor.

Yeni dünya, üç kıtanın birleştiği bir coğrafyanın merkeze alınacağı, bir güçlünün değil çok sayıda gücün senkronize hareket edeceği, uluslararası işbirliğinin ön plana çıkacağı bir mutabakatın üzerinde inşa edilmeye başlandı.

ABD’nin 2000’lerdeki Ortadoğu karşı karşıya olmadığını; bulunduğumuz coğrafyada, özellikle Türkiye’nin üstlendiği diplomatik önderlik girişimleri ile kendisinden çok daha iyi alternatiflerin ortaklaşa kurulabileceğini, hele hele Çin’in Yuan'a ayarlı güçlü bir petrol vadeli işlem piyasası oluşturmak için böylesine bir ortak girişime her türlü desteği sağlamaya hazır olduğunu çok iyi anlaması, kavraması ve artık adımlarına dikkat etmesi lazım. Çünkü bu saatten sonra ABD’nin rakibi ne Çin ne de Rusya; yıllardır sömürdüğü tüm dünya…