2021’den itibaren teknoloji dünyasında sıkça duyduğumuz bir kelime var: Metaverse. Sanal gerçeklik gözlükleriyle girilen, avatarlarla dolaşılan, dijital paralarla alışveriş yapılan paralel evrenler... Peki bu gerçekten yeni bir çağ mı başlatıyor, yoksa şişirilmiş bir dijital fantezi mi?
Cevap, bu teknolojinin nasıl kullanıldığına göre değişiyor.
En basit haliyle metaverse, insanların dijital avatarlarla etkileşim kurduğu, oyun oynadığı, toplantı yaptığı, hatta arsa satın aldığı sanal bir dünya. Bu dünya, sanal gerçeklik (VR), artırılmış gerçeklik (AR) ve blockchain teknolojilerinin birleşimiyle çalışıyor.
Ancak şu anda karşımızda “bir” metaverse yok. Pek çok şirket, kendi sanal dünyasını inşa ediyor. Yani henüz bir ortak evrenden bahsetmek zor.
Metaverse ilk olarak oyun dünyasında kendine yer buldu. Roblox, Fortnite, Minecraft gibi platformlar, milyonlarca insanın aynı anda etkileşim kurabildiği dijital evrenlere dönüştü. Ancak bu teknoloji yalnızca oyunla sınırlı değil.
Konserler, sergiler, iş toplantıları hatta eğitim programları da metaverse’e taşınıyor. Pandemiyle birlikte uzaktan çalışmanın ve uzaktan eğitimin artması, bu sanal evrenlerin ciddiye alınmasını sağladı.
Metaverse’ün en dikkat çeken yönlerinden biri de sanal ekonomisi. NFT’ler, dijital araziler, avatar kıyafetleri... Hepsi kripto paralarla alınıp satılabiliyor. İnsanlar gerçek parayla dijital varlıklar satın alıyor. Bazıları yatırım olarak görüyor, bazıları ise bir yaşam tarzı.
Ancak bu ekonomi oldukça spekülatif. Bazı projeler büyük ilgi görse de, sürdürülebilirliği tartışmalı. Metaverse'ün değeri, onu gerçekten kaç kişinin aktif olarak kullandığıyla doğru orantılı.
Metaverse’te herkes olmak istediği kişi olabiliyor. Dış görünüşünüz, sosyal statünüz ya da fiziksel sınırlamalarınız önemini yitiriyor. Bu özgürlük alanı kimi zaman güçlendirici olabilir. Ancak sürekli olarak dijital kimlikle yaşamak, gerçek kimlikle bağ kurmayı zorlaştırabilir.
Ayrıca çocuklar ve gençler açısından bu evrenler, sosyal gerçeklik algısını değiştirebilir. Kimlik karmaşası, yalnızlık, bağımlılık gibi riskler göz ardı edilmemeli.
Metaverse için güçlü internet bağlantısı, yüksek performanslı cihazlar, gelişmiş donanım gerekiyor. Bu da bu dünyanın hâlâ belirli bir teknolojiye erişimi olanlarla sınırlı kaldığını gösteriyor.
Dünyanın büyük bir kısmı hâlâ bu donanıma sahip değil. Bu da metaverse’ün evrensel bir evren olmaktan çok, elitist bir dijital kulübe dönüşmesi riskini taşıyor.
Metaverse, hem büyük bir potansiyel hem de büyük bir belirsizlik barındırıyor. Yeni bir çağın başlangıcı olabilir. Ama aynı zamanda, teknoloji şirketlerinin yön verdiği geçici bir rüya da olabilir.
Bu yüzden metaverse’e yaklaşırken sadece hayranlıkla değil; eleştirel bir gözle de bakmak gerekiyor. Teknolojinin sunduğu evrenin içinde kaybolmadan, dış dünyayla bağımızı koparmadan ilerlemek önemli.
Gerçekliği terk etmek için değil, zenginleştirmek için bir alternatif olmalı.