Balkanlar’ın kilit ülkesi konumunda olan Sırbistan, Rusya ile Batı dünyası arasında adeta gelgitleri oynuyor. Balkanlar’ı ateşin içine atan Slobodan Miloşeviç iktidarının devrilmesinin ardından 2000’li yıllarda Sırbistan siyasetine egemen olan AB yanlısı Boris Tadiç hükümeti, 2012 yılında milliyetçi söylemleriyle bilinen Tomislav Nikoliç’e karşı iktidarı kaybetti. Sırp İlerleme Partisi’nin lideri olan Nikoliç, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna otururken, Başbakan olarak da Aleksandar Vuçiç ülkenin siyasetine damgasını vurdu. Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç ile Başbakan Aleksandar Vuçiç’in aynı partili olmasının yanı sıra bir başka özellikleri daha bulunuyor. Bosna savaşı sırasında bu iki ismin Saraybosna’yı kuşatan Çetniklerle birlikte olduğu görüntüleri geçtiğimiz yıl sosyal medyada paylaşılmıştı. Aslında bu durum çok da bilinmez bir şey değildi.
Boris Tadiç yönetimi sırasında, savaş suçluları Radovan Karaciç, Ratko Mladiç ve Goran Haciç gibi isimleri tutuklayarak Lahey’deki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’ne teslim eden Sırbistan, şimdi bu 3 ismin eylemlerinin fikir babası olan Çetnik hareketinin kurucusu olan Dragolyub Mihailoviç’in “itibarının iadesine” karar verdi.
Belgrad Yüksek Mahkemesi’nin 14 Mayısta verdiği bu karara Sırbistan’daki birçok ılımlı ve AB yanlısı Sırp isyan etti. Bosna Hersek’teki tepkiler zaten malumunuz. Sırbistan, Çetnik hareketinin kurucusu Mihailoviç’e “itibarını iade” ederek ne yapmak istiyor veya bu ne anlam taşıyor?
Mihailoviç, İkinci Dünya Savaşı sırasında işgalci “Mihver” kuvvetlerine ve Hırvat işbirlikçilerine karşı direnmek amacıyla Çetnik hareketini kurdu. Radikal Sırp milliyetçi çetelerden oluşan Çetnik hareketi, kısa zamanda Sırbistan’ın yanı sıra Bosna, Karadağ ve Hırvatistan’da da örgütlendi.
Tito’ya bağlı Partizanlarla da çatışan çete üyeleri, bölgede 100 binlerce Boşnak, Arnavut ve Hırvat’ı katletti. Mihailoviç ve beraberindekiler, Tito’nun Partizanları tarafından yakalandıktan sonra 1946 yılında Belgrad’a götürüldü ve yargılanarak idam edildi. Bu hareketin fikrinin takipçileri, 1992-1995 yılları arasında Bosna’da ve Hırvatistan’da, 1998-1999 yıllarında da Kosova’da büyük katliamlara imza attı. “Soykırım hareketi” olarak da bilinen Çetniklerin liderinin “itibarının iadesi” adeta Sırbistan’ın, Bosna’ya, Kosova’ya ve Hırvatistan’a meydan okuması olarak da görülebilir. Böyle bir hareket, bölgenin barışına hiçbir katkı sağlamaz.
Balkanlar’da bana göre en büyük tehlike Çetnikler ve onların taşıdığı ideolojidir. Çetniklerin geçmişte yaptıkları katliamlar, gelecekte yapacaklarının da aslında teminatıdır. Hitler faşizmi neyse, Çetnikler de bir benzeridir. Sırbistan’ın Çetnik hareketinin kurucusuna “itibarını iade etmesi” bir bakıma Almanya’nın Hitler’e “iade-i itibar”da bulunması ile eş anlam taşıyor. Ancak, maalesef Sırbistan’ın verdiği bu karara, hiçbir yerden tepki gelmedi. Bu da Çetniklerin yaptıklarının adeta meşrulaştırılması anlamı taşıyor. Balkanlar’da “Büyük Arnavutluk” tehdidine karşı açıklama yapanlar, “Vehhabilik” veya radikalizme karşı söylemlerde ve eylemlerde bulunanların maalesef her dönem bölgeyi kana bulayan Çetnik tehlikesine karşı susması ve sessiz kalması kabul edilebilir değil.
Lavrov, “Büyük Arnavutluk”a karşı çıktı
Sırbistan, aslında bir süredir ikili politikalarıyla AB’nin canını sıkıyor. Balkanlar’ın kilit ülkesi konumundaki bu ülke, bir taraftan AB’ye, diğer taraftan ise Rusya’ya yönelik siyaset geliştirmeye çalışıyor. AB’den istediğini bulamayınca hemen Rusya kartını masaya koyuyor.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov önceki gün Belgrad’ı ziyaret etti ve Sırp yetkililerle görüştü. Lavrov, ziyaretinde yaptığı açıklamada, Makedonya’nın Kumanova kentinde yaşanan son olaylar, Kosova’da hiç iyimser olmayan atmosfer ve Arnavutluk siyasetçilerin “Büyük Arnavutluk” söylemlerinin bölge için endişe verici olduğunu dile getirdi.
Lavrov, “Büyük Arnavutluk’un yeniden doğması söylemleri, Balkanlar’da yeniden kan dökülmesi çağrısı anlamına geliyor, bundan dolayı endişe duyuyoruz” diye konuştu. Ancak aynı Lavrov, Balkanlar’da en çok kan dökülmesine neden olan “Büyük Sırbistan” söylemlerine karşı neden bugüne kadar bir açıklama yapmadı. Gerçi Kırım’ı işgal eden, Kafkaslar’da Müslümanlara yönelik cadı avı başlatan, Suriye’de Esed rejimini ayakta tutan Rusya’dan ne bekleyebiliriz.