Son dönemlerde ülkemizde sanayinin yaptığı üretim miktarlarında düşüşler görülmektedir.
Birçok sektör özellikle finansmana ulaşmada yaşadığı sıkıntıların yanında üretim maliyetlerinin artması neticesinde global pazarda ki rakipleriyle fiyat tutturamamakta ve rakiplerinin ciddi anlamda gerisinde kalmaktadır.
Sanayide üretim düştüğünde işçiye olan ihtiyaçta azalır toplumda ki orta sınıf ortadan kaybolur ve ekonomik anlamda birçok noktada kayıpla karşı karşıya kalınır.
Üretimin düşmesi ve her geçen gün üretimle ilgili gelen verilerin gerilemesi nedeniyle birçok sektörde fabrikaların kiraya çıkarılması ve dahi satılık duruma gelmesi durumu hasıl olmuştur.
An itibarıyla ülkemizde yaklaşık olarak 3 bin civarında fabrikanın satılık durumda olduğu ve bir o kadar da kiralık durumda olan fabrika olduğu gelen haberler arasındadır.
Ekonomik gidişat bu şekilde devam eder ve sanayicimiz global rakipleriyle fiyat tutturamamaya devam ederse bu sayıların artması içten bile değildir.
Üretim düştükçe gerek satılık gerekse de kiralıklarda sayılar artmaya devam edecektir.
Dolayısıyla üretim alanlarımıza sahip çıkmalı ve üretim verilerini iyi noktalara getirmek mecburiyetindeyiz.
Bunu yapabilmek içinde sanayicimizin yüzünü güldürerek tekrar yatırım ortamının oluştuğu şehirlerimizde bulunan işletmelerimizi hem üreten hem de ihracat yapan bir konuma getirmeliyiz.
İşletmelerimizi bu duruma getirebilmek için izlenecek yolun ne olduğu herkes tarafından bilinmektedir ve bu bilinen yolun bir an önce uygulamaya geçirilmesi gerekmektedir.
Gerekenler yapılamazsa üzülerek söylemek gerekirse rakamların içimizi acıtacağı gerçeğiyle bu süreci takip etmek zorunda kalırız.
Her sektörün kendine özel şartları bulunmakta ve bu şartlara göre çözüm yolları aramak zorundayız.
Genel anlamda baktığımızda her sektör için sipariş azalması ciddi bir sorun olmakta bu sorunun üzerine ekonomik konjonktürde ki gidişatta yaşanan olumsuzluklarda eklenince iş daha zor bir hal almaktadır.
Bir kere faiz oranları bu kadar yüksek oldukça sanayicinin finansmana erişim sorunu ve erişse bile finansman maliyetlerinin yüksekliği sorunu devam edecektir.
Bu sebepten ötürü faizleri uygun noktalara çekmek zorunda olduğumuzu belirtmek en önemli konu durumundadır.
Faizleri geri çekerken kurun da belirli bir düzeyde kalmasına dikkat etmekten başka yolumuz olmadığı gerçeğini bilerek hareket etmeliyiz.
Zaten bu denklemi ülkemizde kurmak çok ama çok zor olduğu için maalesef ki ekonomik konjonktür bu durumda olmaya devam etmektedir.
Öyle ki bir taraftan ithalata dayalı bir ekonomik yapımız olduğu için kurun yükselmesi enflasyonu çıldırtmakta diğer taraftan da ihracat yapan sanayicimiz kurun düşük olması sebebiyle daha doğrusu kur artışının enflasyon artışından daha düşük olması vesilesiyle global dünya ile rekabet edemez duruma düşmektedir.
Ve maalesef ki kur yükselişi enflasyon yükselişinin üzerinde yükselmediği sürece de üretimdeki bu kapanmalar ve kiralık sayılarının artışının önüne geçilemeyecektir.
Hızlıca bu dengeyi iyi bir düzeyde oturtmayı beceremezsek ortaya çıkan bu kısır döngüden kurtulmamız pek zor olacaktır.
Çalışmamız ve üzerinde durmamız gereken konular üzerinde kafa yorarak üretim anlamında uygun ortamı hazırlamalıyız.