Esasen Türkiye 2015 Haziran koşullarından beri seçim atmosferinde idi. Alınan erken ya da baskın seçim kararı aylar öncesinde ışıldayan ve son haftalarda güneş kadar ortada bir hakikatti. En geç Kasım 2018’de seçim olacağını ısrarla söyleyenlerdenim.

Hatta Temmuz 2018 bile mümkündü.

Geçtiğimiz günlerde şöyle yazmıştım: “MHP’nin süreci omuzlamaya yönelik öz güveninin kırılmayacağını ve tabanının uyum süreci yaşaması adına seçimlerin zamanında yapılmasına yönelik etkisini görmemiz bu ittifakın riskleri arasında olacaktır.

Nitekim bu ittifak ilişkisinin başladığı tarihlerde öngörülmeyen olasılıklardan biri Saadet Partisi’nin İyi Parti veya CHP ile herhangi bir seçim stratejisi hesabı yapamayacağı ve etkisinin olmayacağı düşüncesiydi. Fakat görünen o ki öngörülmeyen bu durum önümüzdeki aylarda siyasetin değerli başlıklarından biri olacak.

Eğer bu yaz ya da en geç güz aylarında erken genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmayacaksa Cumhur İttifakı’nın zaman kazanmaktan kaynaklı bir avantaj elde edemeyeceğini düşünenlerdenim.”

Haklı çıktım, ben söylemiştim demeyi sevmem ama perşembenin gelişi görünüyordu.

Pek çok gerekçe ileri sürüldü. Ekonomi, dış politikadaki değişken koşullar ve muhalefette yaşanan motivasyon. Önümüzdeki günlerde bunlar da tartışılacak. Herkesin kafasında değişmez doğrular var ve değişmeyecek de.

Ben de kendi adıma 15 Temmuz’dan bugüne kadar yaşanan siyasi gelişmelerin AK Parti-MHP diyaloğunun planlı çalışmaları ile şekillendiğini düşünüyorum.

Seçime sevinilir mi bilmiyorum ama bu seçim kaçınılmaz bir biçimde önümüzde duruyordu.

Kasım 2019 tarihi, sosyo-ekonomik koşullar göz önünde bulundurulduğunda hayli uzak bir hedef idi. Tasarrufun, verimliliğin ve istikrarın konuşulduğu bir dünyada zor süreçlerden geçen bir ülkenin bir buçuk yıl daha seçim psikolojisi ile yaşaması beklenemezdi.

Bizde seçimler Batı’dan daha sert ve daha maliyetli yaşanıyor. O bakımdan bir dört yıl huzur ve istikrar ortamına kavuşturacak bir siyasi iradeye uyanmak isterim her vatandaş gibi. Sonuç nasıl çıkarsa çıksın millet kazanacaktır.

İçinden geçtiğimiz tarih koridoru, çok partili hayatımızda eşi benzeri görülmeyecek fotoğraflarla süslü. Dünden bildiğimiz hemen her şey değişmeye başladı. İdeoloji partileri bile stratejik işbirliği içine girebiliyorlar.

Yan yana fotoğraf vermek istemeyenler kol kola girebiliyor. Bunu da geleceğimiz açısından çok sağlıklı buluyorum.

Kavgalarla beslenen, kamplarda birbirine gereksiz yere öfkelenen nesiller NATO’cuların azdırmasıyla yıllarca husumet duygusu yaşadı. Bizden önceki kuşağın yaşıtlarına göstermek üzere ceplerinde bıçak, bellerinde tabancaları vardı. Şimdi bu tarihi fırsatta bir denge zemini oluştu. Bu seçim her ne kadar çok kısa sürede  önümüze çıktıysa da yakın gelecekte bir huzur iklimini temin edecektir diye düşünüyorum.

Milletimize hayırlı olsun.