Uluslararası ilişkilerde gerçekçi olmak şart. Bununla birlikte halkına hayal satmadan var olanı olduğu gibi göstermek de vazgeçilemez. Bunun bir örneğini günaşırı dozda Türkiye-Yunanistan arasında yaşıyoruz. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın uluslararası anlaşmaları (Lozan Boğazlar Sözleşmesi, Lozan Barış Antlaşması, Paris Barış Antlaşması) işaret ederek Yunan adalarının silahtan arındırılması gerekliliğini dillendirmesi, Komşu’da yine ortalığın karışmasına sebep oldu. Söz konusu Türkiye olunca şuursuz bir şekilde bağırmaya başlayan medya, bu geleneğini sürdürdü. “Sınırlarımızı her gün ihlal eden Türkiye” masalı ısıtılarak servis edildi. Peki, ama nedir bu işin aslı? Ege’de niye it dalaşı oluyor? Dilimiz döndüğünce anlatalım…

*

Meselenin önü, şımarık bir çocuk edasıyla tek taraflı eylemler içine girmekte. Salonunuzda başköşeye kurulup kendimizi tek taraflı olarak ev sahibi ilan edersek, bizim bakış açımıza göre artık siz bir işgalcisinizdir. Yunanistan’ın yaptığı da özetle budur. Türkiye ile imzalı anlaşmalar çerçevesinde 6 mil olan karasularını tek taraflı olarak 10 mile çıkaran Atina, oldubittiyi kabul etmeyen Türk jetlerinin 6-10 mil arası bölgede uçuş yapmasını “Karasularımızı ihlal” diyerek lanse edip, her gün “Türkler x defa sınırlarımızı ihlal etti” diye haberler yapıyor.

Bu meseleyi uluslararası hukuka taşıyamıyor ya da Türkiye’nin bu yöndeki taleplerine sırt çeviriyor çünkü haksız olduğunun kendisi de farkında. Tüm bu çarpıtmalar, yüzde 99’u Türkler’in sınır ihlali yapan bir ülke olduğuna inanan bir nüfusun ortaya çıkması neticesini doğurdu. İşin trajikomik tarafı ise, Yunanlar’ın “Uluslararası haklar çerçevesinde” karasularını 12 mile çıkarmak için halen faaliyette olması…

Dünyadaki gerçeklikle uzaktan yakından bir ilgisi olmayan bu anlayış hayata geçti diyelim, Türkiye’nin Yunanistan’dan izinsiz şişme bot bile yüzdürememesini tamamen geçelim, hiçbir uluslararası gemi Yunanistan onayını almadan Akdeniz’e ulaşamayacak. Karadeniz’e kıyısı olan Rusya dâhil bir sürü ülkenin böyle bir saçmalığa nasıl cevap vereceğini Yunanlar hesap ediyorlar diye düşünüyorsunuz değil mi? Eminiz ki akıllarına bile gelmemiştir…

*

Gerçeklerden kopukluk, Türk düşmanı Yunan sağının şah damarlarından biri gibi. 1897 Türk-Yunan savaşı, Yunan ordusunun fiyaskosuyla sonuçlanan 1922, Kıbrıs’ın fiilen ikiye bölünmesi ve günümüz siyasi ortamının hayat bulmasına neden olan 1974 Kıbrıs Harekâtı gibi olayların öncesine merceği götürürseniz hep aynı gerçeklikten kopuk Yunan bakış açısını görürsünüz. 1897’de kendi kendine Osmanlı’ya savaş ilan etme, 1922’de Ankara’ya yürüme inadı ve Türkiye’yi yok sayarak Kıbrıs’ta Türk katliamlarına girişme…

Tarih tekerrürden ibaret midir? Yaşayıp hep birlikte göreceğiz…