Meselenin daha iyi anlatılabilmesi adına ve özellikle de son yıllarda tanıştığımız “manipülasyon teknikleri”ni biraz açmakta fayda var diye düşünüyorum.

Bugün -ne kadar doğru olursa olsun- her sözü tartışmalı kılan bir “söküm”yaşıyoruz. Bu sökümün müsebbibi de 17-25 Aralıkla bizi tanıştıran malum örgüttür… Ajanda tutan, şantajı en sofistike yöntemlerle yapan bir örgütten bahsediyoruz netice itibariyle…

Bu öylesine bir söküm ki her bakış açısıyla yine FETÖ’ye hizmet edebiliyor. En basiti, “Yine mi FETÖ?” sorusu… Bu soru, daha işin başından gerçeği itibarsızlaştırıyor… Oysa bu, aramızda yaşayan binlerce kripto için bulunmaz bir fırsat… “Biz ne yaparsak yapalım, yaptıklarımızı ifşa edenlerin en büyük handikabı artık sulanmış olan FETÖ ithamlarıdır” diye düşünüyorlar… Bu noktada Kemalistlerin ve kişisel menfaati için suçu günahı olmayanlara “FETÖ’cü” yaftası vuranları payı çok büyüktür…

Uzantılarının, büyük güçlerin istihbarat servislerine kadar vardığı artık kesin olarak bilinen bu yapı, bizi çok ciddi bir “hakikatsizlik”le karşı karşıya bıraktı. Geldiğimiz noktada durup düşünmemiz gereken en önemli mesele budur bana göre… Yani üzerinde ittifak edeceğimiz hakikat nedir mesela?

Siz ne söylerseniz söyleyin manipüle edilmiş, saptırılmış bir bilgiyle cümlelerinizin itibarına saldırılıyor. En doğru veriler bile “yorum”la iğdiş ediliyor.

İşte tam da bu zeminde İBB’nin bilgi kaynaklarına, verilerine karşı gelişen ilgiyi iyi yorumlamak gerekir. Yargı henüz “İstanbul kararını” netleştirmemişken, yangından mal kaçırırcasına dijital verileri kopyalama aceleciliği gerçekten de çok dikkat çekicidir…

Çünkü en gerçekçi manipülasyonların yöntemlerinden biri, gerçek bir kaynağı işaret ederek “yalan”ı sunmaktır… Nitekim FETÖ, Kozmik Oda meselesinde ya da 17-25 Aralıkta benzer bir zemine dayandı…

O süreçte insanlar şunu düşündü, “Adamlar devletin verilerine göre konuşuyor.” İlk akla gelen gerçekten de buydu ve onlar o dönemde devletin resmi savcıları ve hâkimleriydi… Ama hiç kimse işaret edilen kaynağın ismi dışında ki her şeyin,“bir örgütün amacına hizmet eden manipülasyonlar” olabileceğini düşünmedi… Hakeza bu isimlerin de bir örgütün “fedai”leri olabileceğini…

Bu gerçek kaynağa ulaşmış olmanın verdiği güçle yapılan manipülasyonların tuzağına kimler düşmedi ki… İşte en başta örgütün “kontrollü darbe”safsatasını satın alan CHP ve onun genel başkanı… Sahte belgeler, montajlı ses kayıtları, kasetler vs… Hâlâ, “Bunlar bilmeyecekte kim bilecek, yıllarca devletin en mahrem bilgileri bunlardaydı” demiyorlar mı? Ama bilginin bir hainin elinde neye hizmet ettirileceği kısmı eksik bu ifadede…

Acaba bu aceleciliğin sebebi şu olabilir mi? Olurda bir seçim iptali gündeme gelirse yeni süreçte “yıpratma aracı” olarak kullanılacak “manipüle argümanlara” dayanak teşkil etmek…

Şimdi daha iyi anlaşılabilmek adına şu temel soruyu sorma vakti: 17-25 Aralığın failleri eğer devletin en mahrem kaynaklarına ulaşmış olmanın gücüne yaslanamasaydı, zihinlerde bu denli bir tahribat yapabilir miydi? Yalan ve iftiralar bu temel üzerinden sunulmasaydı “kabul” eden zihinler bunları daha derin bir sorgulamaya tabi tutmaz mıydı?

Evet, hamdolsun ki ülkenin önemli bir kesimi Sayın Erdoğan’ın samimiyetine güvendi ve bu zokayı yutmadı. Fakat muhalif tabanda aynı şeylerin olduğunu da söyleyemeyiz…

Şimdi İmamoğlu’nun alelacele İBB’nin dijital veri tabanını kopyalama girişimine bir de bu zeminden bakmakta fayda var diye düşünüyorum… Birebir FETÖ girişiminden bahsetmiyorum. Fakat duruma salyaları akarcasına sevinenleri düşününce ve 17-25 Aralığa rağmen açık temasları da hesaba katınca “Bir ilham, bir akıl hocalığı var mı?” diye düşünmeden de geçemiyorum… Şayet YSK bir seçim yenileme kararı verirse işte tamda o zaman bu veri kopyalama hadisesinin AK Parti adına nasıl vahim bir manipülasyona hizmet edeceği çok açıktır…

Çünkü ortada İBB’nin bütün bilgi kaynaklarına ulaşmış olduğu kesin bir adayın manipülasyonları çok daha inandırıcı olacaktı… Bu nokta da insanların bunu teyit etme şansı da olamayacağı için çamur atılmış ve izi de kalmış olacaktı… AK Parti ne söylerse söylesin onun söyledikleri de kolaylıkla, “Yaptıklarının üzerini örtmeye çalışıyorlar, çünkü belediyenin kayıtları açık” zeminine itilecekti…

Olmaz demeyin “musakka-antrikot tiyatrosu”nu oynayanların kabiliyetlerinin buna çok daha kâfi olduğu açık… Daha bir nisanda, “Belge kaçırıyorlar” yalanını ortaya atanların, bir seçim iptalinde nelere tutunmaya çalışacaklarının çok net işaretleridir bunlar… Ya da “İBB’den T3 Vakfı’na 41 milyon TL aktarıldı” iftirası…

Bu açık zihniyetin ilham kaynaklarının kimler olabileceğini düşünememek ise musibetten nasiplenememektir… Yargı bu defa çok hızlı bir reaksiyon göstererek çok önemli bir karar vermiş ve ciddi bir manipülasyonun önüne geçmiştir…

Bir hukuksuzluğun üzerine oturmaması gerektiğini düşündüğüm için “yenilenmeli” dediğim seçimlerde, hiç kimse “mağdur edebiyatı” yapamamalı… Zira iddialar doğruysa yenilenmemesi durumunda en büyük mağduriyeti “adalet duygumuz” yaşayacaktır…