Şimdiye dek Balkanlar’da hep yıkım vardı, göç vardı. Medreselerin, camilerin yıkımı, ailelerin göçü haberleri geliyordu. Ancak şimdi Balkanlar’da bir diriliş başlıyor…” bu sözleri 2006 yılında Hocaların Hocası olarak bilinen ve bugünkü Yeni Türkiye’nin tohumlarını yıllar önce atan merhum Sabahattin Zaim Hoca, 2006 yılında doğum yeri olan Makedonya’nın İştip kentinde Deniz Feneri Derneği tarafından yaptırılan Hamidiye Medresesi’nin açılışında söylemişti. Ben de bu sözleri not almıştım. Gerçekten çok anlamlı sözlerdi. Balkanlar’ı biz tam 103 yıl önce kaybettik. Son 10 yıla kadar da Rumeli’yi hep hüzünle hatırladık. Bir vatandı, bir mirastı, bir emanetti, “çil çil kubbeleriyle bizimdi” o topraklar. Evlad-ı Fatihan, Osmanlı’nın çekilmesiyle o topraklarda bir anda başken ayak oldu. Yapılan yıkımlar, ayrımcılıklar, zulümler onları hep sindirmeye, göç ettirmeye ve geçmişin intikamını almaya yönelikti. Ancak son 10 yılda Türkiye’nin kalkınması, istikrarı Balkanlar’da yaşayan Evlad-ı Fatihan’ın kendisine olan güvenini tazeledi. Yıkılan, yok edilen, izleri silinmeye çalışılan tarihi mirasımız son 10 yılda bir bir ayağa kaldırılmaya başlandı. Ayağa kaldırılan her bir tarihi miras, dikilen her bir minare Evlad-ı Fatihan’ın özgüvenini sağladı. Bu yaşananlar, bu yapılanlar elbette bir “Diriliş muştusuydu” hepimize. Evlad-ı Fatihan hüzünlerini sevince, umutsuzluklarını umuda, korkularını cesarete dönüştüren Yeni Türkiye’nin mimarı Recep Tayyip Erdoğan’ı işte bu nedenle çok sevdi. Çünkü onlar yıllardır Anadolu’dan kendilerine sahip çıkacak bir lider bekliyorlardı.

Arnavutluk Müslümanları dün Yeni Türkiye’nin mimarı Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte 100 yıllık bir hayalin gerçekleşmesinin en önemli tanığıydı. Bu hayal, Arnavutluk’ta ta 1900’lü yıllarda yapılması planlanan Namazgah Camisi’nin temel atma töreniydi.

Osmanlı idaresinde uzun süre kalan Arnavutluk, 1912 yılında bağımsızlığına kavuştu. 1926 yılında ise parlamentonun kararıyla başa gelen ve o günkü Türkiye’nin kurucularının arkadaşı olan Kral Ahmet Zago, ülkede bir Batılılaşma hareketi başlattı. 2. Dünya Savaşı’yla birlikte Almanların ve İtalyanların işgaline uğrayan Arnavutluk’ta  faşistlere karşı mücadele eden Partizanların lideri Enver Hoca, Alman işgal güçleri geri çekildikten sonra 1944 yılında iktidara gelerek, ülkeyi bir dinsizlik felaketine sürükledi. Arnavutluk’u 1967 yılında dünyanın ilk ateist ülkesi ilan eden Enver Hoca, bu tarihte dine karşı savaş açtı ve 1 yılda tam 2000’e yakın camiyi yıktı. Alimleri, müftüleri, hocaları tek tek tutuklatarak hapislere attı. Ülkede sadece 3 cami ayakta kaldı, Berat’taki Begar Camii, İşkodra’daki Kurşunlu Camii ve başkent Tiran’daki Edhem Bey Cami. Bu camiler ise sadece müze olarak varlıklarını sürdürebildi. Bir insanın evinde Kur’an-ı Kerim’in görülmesi bile 8 yıl hapiste yatmasına yetiyordu. Dinsiz bir toplum oluşturmak için bütün zulümler Arnavutluk’ta yapılmıştı. Ancak zulümle abad olunmadı ve Arnavutluk’taki komünizm de 1990’lı yılların başında yıkıldı. 1992 yılında ise Arnavutluk parlamentosu “tüm dinlere örgürlük” verdi. 1967 yılında kanunla yasaklanan dinler artık özgürdü. Bu tarihte Arnavut Müslümanları hızlı bir şekilde yıkılan camilerin yerine yenilerini inşa etti. Örneğin komünizm döneminde 30 yıl cezaevinde yatan ve geçtiğimiz yıllarda rahmetli olan Faik Hoca, 1992-2003 yıllarında İşkodra’da 47 caminin yapılmasına vesile olmuştu.

Başkent Tiran’da ise 1992 yılında yapımı projelendiren ve 100 yıldır yapımı hayal edilen “Namazgah Camisi”nin temeli düne kadar bir türlü atılamadı. Arazisi hazırdı, Türkiye Diyanet Vakfı ise yapımını üstlenmişti, ancak bir türlü temeli atılıp caminin yapımına başlanmamıştı. Bunun gerçek nedenini aslında herkes biliyor. Çünkü Arnavutluk ve Arnavutlar, Vatikan’ın Balkanlar’da çengel attığı bir ülke ve milletti. O nedenle bu milletin ve ülkenin yeniden İslami köklerine dönmemesi için gayret ediliyordu. Ancak hamdolsun dün Yeni Türkiye ile birlikte Vatikan’ın ve Batı’nın direnci kırıldı. Balkanlar’ın en büyük camisinin temeli Tiran’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı törenle atıldı. İnşaallah en kısa sürede su camide namaz kılmak da hepimize nasip olur.

Aslında bu caminin temel atma töreni Enver Hoca zaliminin dinsizleştirme politikasının çöküşünün, Batı’nın ve Vatikan’ın Tiran’ı bir Hristiyan kenti olarak göstermeye çalıştığı algının boşa çıktığının göstergesi oldu. Bu nedenle Türkiye sadece Türkiye’den ibaret değildir. Güçlü Türkiye, Balkanlar’daki Müslümanların da güçlü olması anlamını taşıyor. Biz güçlü olmazsak, Balkanlar’daki Müslümanlar da güçlü olmaz. 7 Haziran seçimlerinin neden bu kadar önemli olduğu aslında dünkü törenle bir kez daha ortaya çıktı.