Bir sene önce bugün bizim gibi vatandaşlar için sıradan sıcak günlerden birisi idi. Ancak bazıları için hummalı sinsi planların son rötuşlarının konduğu zamanlardı. Ülkemizi paramparça edecek, emperyalizme peşkeş çekecek uşakların ağa babalarıyla gizli mahfillerde hem hal oldukları kritik günlerdi. Bu sinsi emperyalizmin uşakları o kadar derin ve uzun zaman çalışmışlardı ki artık olayı kanıksadıklarını sonradan anlıyoruz. Atalarımız ne güzel ifade etmişler “Su uyur düşman uyumaz” diye.

İki gün sonra tarihte yaşadığımız en trajik olaylardan birisinin yıldönümü. 15 Temmuz gecesi şaşkınlık içerisinde ne olup bittiğini anlamadan kendimizi sokakta bulduk. Bunların işbirlikçi olduğunu düşünüyorduk ama hain olabileceklerine aklımız ermiyordu. Yaşadıklarımızdan sonra almamız gereken çok dersler var.

Bu güzel ülkede yaşayan insanlar olarak tehlikenin hep başkalarından geleceğine inandık. Uzaktaki düşmanlara dikkatimizi vererek yakınımızda olanları göremedik. Komünistler için komünistler, faşistler için faşistler, dindarlar için dindarlar hata yapmaz, hain olmazdı. 15 Temmuz gösterdi ki tehlike her yerden gelebiliyor. Özellikle kapalı çalışan şeffaflıktan uzak evhamlı, gizemli yapılara dikkat etmeliyiz. Uzun yıllar baskı altında manevi faaliyetlerini yürütemediği için mecburen gizli yapmak zorunda kalan insanımızın artık açık bir şekilde bu çalışmalarını yapma imkânı var. Artık hafız olmak için Kur’an-ı Kerim’i gizleyerek karanlık odalarda ezber yapmak zorunda değiliz Elhamdülillah. Yardımlarımızı, kurban derilerimizi, başörtümüzü kimsenin istismar edeceği bir zemin kalmadı…

Daha önce yaşanan darbelerin acı sonuçlarını kayıt altına alamadık. Yani bir hafıza oluşturamadık. Bu acı günleri yeni nesillere anlatamadık. 27 Mayıs 1960 darbesinin, 12 Eylül 1980 darbesinin, 28 Şubat post modern darbesinin ekonomik, sosyal sonuçlarını çok fazla irdelemedik. Hızlı sadece olup biteni anlatan magazin nitelikli yayınlarla yetindik. Derinlemesine bir araştırma yapılmadı darbeler üzerine. Unutmayalım hafıza-ı beşer nisyan ile maluldür.

15 Temmuz olayının üzerinden bir yıl geçti. Artık daha bir aklıselimle meseleye bakma zamanıdır. Mahkemeler sonuçlanıyor, daha fazla bilgi belge ortaya çıkıyor. Artık görev sivil toplum örgütlerine, üniversitelere düşüyor. Meselenin ekonomik boyutuyla ilgili olarak ekonomik eksenli vakıflar, dernekler, odalar ve borsalar bu çalışmayı yapmaları gerekiyor. Bu darbe girişimi ekonomimize ne kadar zarar verdi? Başarılı olsalardı ne olurdu? Başarılı olamadılar; ekonomik zararlarını toplum olarak bilme hakkımız yok mu? 249 şehidimiz de bizden bunu bekler… Bir daha olmamasının sigortası bu tür uzun soluklu çalışmalardan geçer.

15 Temmuz içeride ve dışarıda ülkenin düşmanlarının ortaya çıkmasını sağladı. FETÖ’nün, PKK’nın bu millete çektirdiği acıları daha yakından hissettik. Irak’a, Suriye’ye bakarak halimize şükrettik. Bu iki şer şebekesinin ülkemizi Halep’e, Musul’a çevirmek istediklerini tekrar anladık. Millet olarak biz bunu anladık ama aklını kiraya veren mankurtlar hâlâ yoluna devam etme niyetindeler.

15 Temmuz yeniden millet olma şuurunu da bize kazandırdı. Elimizin altında olduğu için kıymetini bilmediğimiz değerleri yeniden hatırladık. Devlet, millet, iman, bayrak, vatan sevgisi, şehadet gibi ulvi değerlerle tekrar dirildik.

Ya Rabbi içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme…